Acıları ve zorlukları olumlu kazanımlara dönüştürmenin 12 yolu
Hayat yolunda karşılaşılan zorlukların ve yaşanan acıların sonunda elde edilecek birçok olumlu kazanım vardır. Derecesi ne olursa olsun, her zorluk muhakkak aşılabilir ve hayat kaldığı yerden yeni deneyimlerle devam edecektir.
Bir şeyleri geride bırakmanın getirdiği boşluktan kaynaklanan bir acı var; mezun olmak, bir sonraki adımı atmak, tanıdık ve güvenli bir durumdan çıkıp bilinmeyenin heyecanına doğru ilerlemek. Hayatın bütün büyük planlarınızı ve beklentilerinizi alaşağı ettiğinde hissedilen koskoca ve her tarafınızı saran bir acı var. Ya da, bir hata yapmanın keskin sızısı ve olacağınızı düşlediğiniz kadar mutlu olmadığınızda hissettiğiniz, başarının o daha belirsiz acısı var. İhanete uğramanın verdiği, kötücül ve sırtınızdan bıçaklayan acı; harcadığınız zamana değen, sevginizi verdiğiniz ve onlar büyüyüp öğrenirken hayatlarında olmaktan keyif aldığınız insanlar bulmanın verdiği küçük ve tatlı kederler; empatinin kafanıza takmadığınız değişmeyen hüznü var, bu sayede acı çeken bir arkadaşınızın ya da sevgilinizin yanında olup, problemleriyle yüzleşmelerine yardımcı oluyorsunuz.
Bir de en güzel gününüzde, büyük bir başarının, mutluluğun ya da kahkahanın olduğu mükemmel bir anı yaşarken, bunun sonsuza kadar sürmeyeceğini ama yine de hayatınızın sonuna kadar sizinle yaşayacağını hissettiğinizde, bütün vücudunuzda hissettiğiniz o incelikli ve karıncalanma hissi yaratan acı var. Herkes acı çeker. Kötü bir deneyim yaşadığımızda, genelde kötü bir gün geçirdiğimizi söyleriz, çünkü yaşadığımız şeyle ilgili çok önemli bir şeyi unuturuz: Acı, yaşayanlar yani bu hayatta hala zamanı dolmamış olanlar içindir. Sadece ölüler acı hissetmez, zamanları zaten dolmuştur.
Yazar Jade Small’un listelediği acılarınızı, bilgeliğe ve daha güçlü olmaya dönüştürmenize yardımcı olacak önerileri, Uplifers olarak size sunuyoruz.
1. Acılarınızı kabullenin, ancak bu sayede onları iyileştirebilirsiniz.
Duygusal olarak çektiğiniz acılar, fiziksel olana göre, en azından dışarıdan bakıldığında daha az belirgindir. Ancak çok daha yaygındır ve kırılan kemiklere nazaran dayanması daha zordur. Çok sık yapıldığı gibi duygusal acıları gizlemek, yükünüzü daha da artırır. Bunu kendinize yapmayın. Elbette bacağım ağrıyor demek, kalbim kırıldı demekten daha kolaydır. Ancak bu, kalbinizin bacağınızdan daha az ilgiye ihtiyacı olduğu anlamına gelmez. Aslında, gerçek olan tam tersidir.
2. Artık alıştığınız gibi olmayan şeylerin gitmesine izin verin.
Eskiden sahip olduğunuz şeylerin artık sizin olmadığını fark ettiğinizde ve “benim” dediğiniz şeylere bağlanmaktan vazgeçmeye niyetlendiğinizde, kendinizi birdenbire özgür hissedersiniz. Elde tutmaya çalışmanın bir gereği yok. Yine de, hayattaki en zor zamanlar, bir şeylerin gitmesine izin verdiğimiz zamanlardır; bu sahip olduklarınız, takıntılarınız, öfkeniz, sevginiz ya da kaybınız olabilir. Değişim hiçbir zaman kolay değildir. Bir şeye tutunmak için savaş verdiğiniz gibi, onu bırakmak için de savaş verirsiniz. Ancak hayatta ilerlemenin en sağlıklı yolu, bir şeyin gitmesine izin vermektir. Geçmişten gelen zararlı bağlılıkları ve düşünceleri ortadan kaldırır. Geçmişten gelen acıyı arkanızda bırakıp ilerlemek için, bir zamanlar size çok şey ifade eden ne varsa, onlardan duygusal olarak kurtulmanız gerekir. Daha önce de söylediğimiz gibi, bunun için çok uğraşmak gerek, ancak harcadığınız çabaya değeceğini göreceksiniz.
3. Sorunlarınızla olan duygusal bağınızı kopartın.
Siz, yaşayan bir insan olarak, bütün problemlerinizin toplamından çok daha karmaşık, canlı bir varlıksınız. Bu da, onlardan çok daha güçlü olduğunuz anlamına gelir. Sorunlarınızı ve onlarla ilgili hissettiklerinizi değiştirebilme yetisine sahipsiniz.
4. Yaşadığınız her zorluğu, eğitici bir ödev gibi görün.
Kendinize şunu sorun: Bu durum bana neyi öğretmeye çalışıyor? Hayatınızdaki her durumun, size vereceği bir ders vardır; daha güçlü olmak, daha açık bir iletişim kurmak, içgüdülerinize güvenmek, sevginizi ifade etmek, bağışlamak, boş vereceğiniz zamanı bilmek, yeni bir şey denemek, yeni bir şey öğrenmek ve asla geriye bakmamak.
5. Kendinize daha olumlu sorular sorun.
Eğer olumsuz sorular sorarsanız, olumsuz cevaplar alırsınız. “Neden ben?”, “Neden ben değil?” ve “Ya şöyle olsaydı?” gibi sorulara verilebilecek olumlu cevaplar yoktur. Kendinize yönelttiğiniz bu moral bozucu soruları başkalarının size sormasına izin verir miydiniz? Pek sanmıyoruz. O yüzden buna bir son verin ve sizi olumlu yönlere itecek sorulara geçin. Mesela, “Bunu arkamda bırakmak için şu anda ne yapabilirim?”le başlayabilirsiniz.
6. Hayatınızın iyi giden ve gitmeyen kısımlarını fark ettikçe, küçük düzenlemeler yapın.
Hayatınızın büyük bir bölümü, yaptığınız seçimlerin bir sonucudur. Eğer hayatınızda memnun olmadığınız bir durum varsa, değişiklik yapıp daha iyi kararlar vermenin zamanı gelmiştir. Bu değişim kolay olmasa da, imkânsız değildir. Sürekli aynı yerde çakılı kalmamıza neden olan alışkanlıklar, gün be gün oluşur. Bu alışkanlıklardan kurtulmak için de aynı yolu izlemek gerekir. Şu anda gerçekleştirebileceğiniz küçük değişikliklere odaklanın, yapamayacağınız büyük işlere değil. Bu günlük küçük değişimler, sonunda büyük sonuçları oluşturacaktır.
7. Yürümeye devam edin.
Winston Churchill’in bir sözü var: “Eğer cehennem gibi bir dönemden geçiyorsanız, ilerlemeye devam edin.” Başka bir deyişle, asla ama asla vazgeçmeyin. Hayatınızda engeller olmasının bir sebebi var. Amaçları sizi oyunun dışında tutmak değil, bir şeyleri ne kadar fazla istediğinizi göstermeniz için size bir şans vermektir. Çünkü o engeller, sizin kadar azimli olmayan diğer insanları engellemek için vardır.
8. Sakin olun ve pozitif olana odaklanın.
Realist insanlar, gerçeği bir beton gibi görürler; iyimserler ise çamur olarak. İyimser olun ve çamura istediğiniz gibi şekil verin. Öğrendiklerinizi düşünün ve yeni bir şeyler inşa edin. Diğer bir deyişle, günün sunduğu fırsatların içindeki zorlukları değil, günün getirdiği zorlukların içindeki fırsatları görün. Bugünün, hayatta bir kere edebileceğiniz bir şans olduğunu aklınıza kazıyın ve unutmayın, her zaman kutlayacağınız bir şeyler vardır. Küçük zaferleri kutlayabilecek kadar yavaşlayıp soluklanmak bir ivme yaratır ve önünüze bakıp devam edebilmeniz için gereken telkini sağlar.
9. İçinizdeki umudu bilinçli bir şekilde besleyin.
Tibet’te şöyle bir deyiş vardır: Trajedi, güçlü olmanın kaynağı olarak görülmelidir. Ne çeşit bir zorluk yaşarsanız yaşayın ya da ne kadar acı verici bir deneyim olursa olsun, eğer umudunuzu kaybederseniz, asıl trajediniz bu olur. Bir kayıp, kaygı, hastalık ya da altüst olan bir hayal; ne kadar derinden yaralandığınız önemli değil, kendinize bir iyilik yapın ve gün içinde en azından bir kere durup, ellerinizi kalbinizin üzerine koyun ve sesli bir şekilde “Umut burada yaşıyor” deyin.
10. Kendinize, yalnız olmadığınızı hatırlatın.
Bir arkadaşınız adına kaygılandığınız için uykularınızın kaçması, biri sizi yarı yolda bıraktıktan sonra ayağa kalkmakta yaşadığınız zorluk, biri yanınızda kalacak kadar sizi sevmediğinde kendinizi eksik hissetmeniz ya da başaramayacağınız korkusuyla yeni bir şeyler denemekten çekinmeniz… Bunların hiç biri sizde bir sorun olduğunu ya da aklınızı kaçırdığınızı göstermez. İnsan olduğunuzu, kendinize gelmek için zamana ihtiyacınız olduğunu gösterir. Yalnız değilsiniz. İçinde bulunduğunuz durumla ilgili ne kadar utanç duyduğunuz ya da kendinizi ne kadar zavallı hissettiğinizin bir önemi yok; dışarıda aynı şeyleri hisseden bir sürü insan var. Eğer “yapayalnızım” diyorsanız, bu, zihninizin sizi bir yalana inandırmaya çalıştığının göstergesidir.
11. Diğer insanların sizinle ilgili düşüncelerine daha az önem verin.
Şöyle bir gerçek var ki, insanların size söyledikleri ya da yaptıkları, sizden çok onlarla ilgili ipucu verir. İnsanların size verdiği tepkiler, kendi bakış açılarının, yaralarının ve deneyimlerinin bir yansımasıdır. Eğer biri sizin harika ya da berbat biri olduğunuzu düşünüyorsa, bu daha çok onun kendisiyle ilgilidir. Burada önerilen şey, kimsenin fikirlerini önemsemeyen narsisistlere dönüşmemiz değil tabii ki. Fakat hayatlarımızdaki hayal kırıklığı, üzüntü ve incinmelerin büyük bir kısmı, her şeyi kişisel almamızdan kaynaklanıyor. Çoğu durumda, diğer insanların bizle ilgili olumlu ya da olumsuz düşüncelerini önemsemek yerine, kılavuz olarak kendi içgüdülerimiz ve bilgeliğimizi kullanmak çok daha üretici ve sağlıklı bir yöntemdir.
12. Kendinizin yeni ve daha güçlü olan versiyonunu benimseyin.
Eskiden olduğunuz gibi değilsiniz ve bunda yanlış olan bir şey yok. Yaralandınız, bugün olduğunuz kişi olmanızı sağlayan bir çok iniş çıkış yaşadınız. Yıllar içinde, bakış açınızı değiştiren, size bir şeyler öğreten ve sizi ruhsal olarak olgunlaşamaya iten bir çok şey yaşandı. Zaman geçtiği sürece, kimse aynı kalamaz, fakat bazı insanlar size değiştiğinizi söylemekte ısrar edeceklerdir. Onlara şu cevabı verebilirsiniz: “Tabii ki değiştim, hayat böyle bir şey. Hala aynı insanım, sadece eskisinden biraz daha güçlüyüm.”
Unutmayın; dayanıklılık, rahatlığın değil, rahat bölgenizi esnetip, eskiden halledemeyeceğinizi düşündüğünüz her şeyin üstesinden gelmenizin sonucudur. Hayatınızın en acı verici anındayken, aslında en büyük olumlu değişimlere de açıksınız demektir. Sonuç olarak en güçlü insanlar, acıyı hissedip onu kabullenen, ondan ders alan ve onunla mücadele edenlerdir. Aldıkları yaraları, bilgeliğe ve dayanıklılığa dönüştürürler.
Kaynak
The Open Mind