Hepimiz nefes alıyoruz fakat aldığın nefesin kalitesiyle ölçülüyor yaşamın, biliyor muydun? Nefesin ne kadar limitliyse yaşamın da o oranda limitli. Nefesin ne kadar bekliyorsa, yaşamı da, hayatına girecek fırsatları da o oranda bekletiyorsun. Nefesin ne kadar az ise varlığını da, potansiyelini de o kadar az aktarıyorsun hayata. Nefesin ne kadar çabaysa hayatın da o oranda çaba. Şimdi bak bakalım hayatına yolunda gitmeyen şeyler neler? Sağlığın, ilişkilerin, duyguların, ekonomik durumun, hayatla ve kendinle uyumun nasıl? Ancak nefesin değişirse hayatın da değişebilir, çok net. Çünkü nefes demek yaşam demek.
Nefes, bize öğretilmeyen tek şeydir. Bunun için hiçbir efor, çaba sarf etmemize gerek yoktur. Bazen doğru nefes almak için insanlar o kadar çok kendilerini zorluyorlar ki bu doğal nefeslerini bozmalarına neden oluyor. Nefeslerini ve hayatlarını sürekli kontrol ederek güveni devre dışı bırakıyorlar. Bu, bizi oldukça yorar ve çabaya neden olur. Güzel bir hayat yaşamak için, ekstra çaba sarf etmemize gerek yoktur. Bize sağlık, huzur, neşe, saf sevgi, tamlık, doğallık, güzellik doğar doğmaz verildi. Hepsi nefesimizde mevcut.
Hiçbir şey, kişi, olay veya durum yanlış, kötü veya eksik değildir. Öze giden bir yoldur. Eğer deneyimlere onarıcı bir yaklaşım olarak bakarsak, bütünlenme için başlatma düğmesine basmış oluruz. Nefes, benliği fiziksel (davranış), zihinsel (düşünce), ruhsal ve duygusal olarak birleştirme sanatıdır. Süreç bu dörtlüyü bir arada tutmakla ilgilidir. Fiziksel olarak yapılan her şey zihinsel, duygusal ve ruhsal olarak bütünlenmediğinde sürekli değildir. Bunun için aşırı güç ve efor sağlamamız gerekir. Oysa ki her şey doğal ve kendiliğinden olmalıdır.
Hepimiz bu dünyaya açık ve doğal bir nefesle geldik. Sonra yüklediğimiz anlamlarla ve egonun oyunlarıyla onu bozmaya çalıştık. Belki bozduk, belki bozmak için hâlâ çabalıyoruz; fark etmez, sonuçta doğal olan şey sağlıklı olmamız. Mutlu olmamız. Neşeli ve sevgi dolu olmamız. Bunun için bir nedene ihtiyacımız yok. Bunun için bir yola veya kurala ihtiyacımız yok. BU BİZİM DOĞAL HALİMİZ. İhtiyacımız olan tek şey aslında doğal nefesini hatırlamaktır.
Eğer şu an yaşadığınız şey doğal halinizin dışındaysa, o zaman düşüncelerinize, duygularınıza bakmamız ve onları bütünlememiz gerekiyor. Davranışlarımızı ve hayatımızı yeniden yapılandırmak için, hatta doğal bir nefese kavuşmak için zihnimizdeki düşüncelere bakmak gerekir. Evet, zihnimiz bir yaratma mekanizmasıdır ve ne düşünürsek onu yaşarız, deneyimleriz. Yaşadığınız her şey zihninizin bir ürünüdür.
Zihinsel kontrol mükemmellik değildir
“Hayat zor.” “Erkekler kadınları kullanır, almaları gerekeni aldıktan sonra da onları terk ederler.” “Ekmek, aslanın ağzındaydı, şimdi midesinde, biraz daha zaman geçerse de bir tarafında olacak herhalde.” “Sevgi emek ve fark edilmek ister.” “Sen seversin o sevmez, o sever sen sevmezsin.” “Ben sana güveniyorum ama insanlara güvenmiyorum.” “Ortak iş yapılmaz.” “Çok güldüm, çok ağlayacağım.” “Evlenirsem özgürlüğüm kısıtlanır.” “Elimi attığım her şey kuruyor.” “Ekonomi, piyasa çok kötü”. “İfade edersem zarar görürüm, karşımdakini kırarım veya tartışma çıkar.” “Eğer duygularımı ifade edersem yarın öbür gün bunu kullanabilir.” “Çok çalışırsam başarılı olurum.” “Ben değerli değilim.” Ve daha binlerce düşünce…
Biz yıllarca kişisel gelişim kurslarıyla, olumlu düşünme sanatlarıyla bu yazılanları değiştirmeye ve bakış açımızı genişletmeye çalıştık. Yaşam kalitemizi, bu düşünceleri, olumlamalarla ve olumlamaları binlerce kez tekrarlayarak yükseltebiliriz. Fakat bunu ömür boyu korumamız ve sürekli olumlamalara baştan başlamamız gerekir. Zihindeki düşünceleri ittikçe veya bastırmaya çalıştıkça bize çoğalarak gelir. Onlarla savaştıkça tepkisellik oluşur.
Zihinsel KONTROL bizi özümüzdeki mükemmellikle buluşturmaz. Evet, bu, yaşam kalitemizi artırabilir. Bakış açımızı değiştirebilir. Fakat her adım attığımızda düşünceler çoğalarak bizi limitlemeye ve durdurmaya hazırdır. O zaman biz daha çok savaşır ve daha çok olumlama yaparız. Doğru veya yanlış yoktur. Sadece seçim vardır. Daha kolay bir hayat ve dönüşüm yaşamak istiyorsanız zihni, bedeni ve duyguları bütünlemeniz gerekir.
Duygulara bakmak en zor ama en kalıcı çözümdür. Bizler hoşlanmadığımız ya da görmek istemediğimiz durum karşısında o duyguyu görmezden gelir ve onu bastırmaya çalışırız. Her bastırdığımız duygu, öfke kontrolü, içimizde bir buz kalıbına dönüşür. İçimizdeki buz kalıpları enerji akışımızı kesen bir tıkanıklık oluşturur. Nefesimizi bloke eden şey budur. Bir müzik setinin çalışabilmesi için önce enerji akımının olması gerekir. Eğer akımda bir aksaklık varsa fişe taksanız bile çalışmaz ve ses çıkmaz. Hata verir.
Bastırdığınız duygular buzdağı gibidir
Nefesimizi bozan şey tutunduğumuz duygular ve düşüncelerdir. Bizler içimize hapsettiğimiz buz kalıplarını eritmeden kendimiz olamayız. Özümüzdeki besteyi şarkıya dökemeyiz. Buzun erimesi için ilk önce onu sakladığımız yerden çıkarmamız gerekir. Bunun için ekstra çaba sarf etmenize gerek yoktur. Önemli olan sadece bakmak ve görmektir. Buzu yüzeye çıkardığımız an geri dönüşü olmaksızın erir ve buhar halini alır. Bu buz erimeden gerçekleşen dönüşümler kalıcı olmaz. Bizi sürekli olarak dürtmeye devam eder. Burada doğru veya yanlış yoktur. Sadece seçim vardır.
Bu nedenle nefesten önce koçluk yapılır. Nefesini bloke eden düşünce ne? Tutunduğun duygu ne? Sonra ise bloke olmuş yerlere noktasal baskılar yaparak o bölgeye nefesin gitmesini sağlarız. Sonuç olarak nefesimizi bozan şey düşüncelerse, onu açacak olan yol da düşünceleri fark etmekten geçiyor.
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki yüzleşmeden özgürleşemeyiz. Bastırdığımız her duygu ve düşünce bastırdığın nefesle doğru orantılıdır. Açık bir nefes, açık bir zihindir. Ve birlikte çalışır.