X

Abur cubur yemekten kurtulmak ve pişmanlık hissetmemek için 5 öneri

İtiraf ediyorum, evde açılmış bir bisküvi paketi varken kendimi hiç güvende hissetmiyorum; cazibesine karşı koyamıyor ve tüm paketi bitiriyorum! Cips, çikolata ve diğerleri karşısında da pek direnç gösterebildiğim söylenemez.

Evet, abur cubur yemenin zararlı olduğunu bilmeyen yok! Bu şekilde sağlıksız beslenmenin kalp probleminden, yüksek tansiyona kadar birçok sağlık problemine yol açtığının farkındayız. Peki tüm bunların farkındayken bu alışkanlığı değiştirmenin zamanı gelmedi mi sizce de? Cevabınız evet ise, size  yardımcı olacak 5 önerim var.

Sağlıklı beslendikçe, abur cubur yeme isteğinizin azaldığını görürsünüz.
1. Çevrenizi düzenleyin!

Sizi bilmem ama mutfak tezgahında duran bir tabak kurabiyeyi görürsem, tok olsam da yerim! Sadece görmem bile yemek için kafi.

Bunun basit bir nedeni var: Etrafınızı çevreleyen şeyler, siz fark etmeden davranışlarınızı etkiler. Nasıl müzik dinlerken ayağınızla ritim tutarsanız; mutfakta hoşunuza giden bir şeyi gördüğünüzde de yersiniz. Başka bir deyişle, etrafınızdaki seçenekler, sizi yönlendirir. Bu durumu faydanıza çevirmek elinizde. Çünkü çevrenizi oluşturan sizsiniz. Demek ki kontrol hala sizde! Bu nedenle, abur cuburları çevrenizden, görüş alanınızdan, çıkararak hayatınızı kolaylaştırın. Çevrenizde meyve, fındık, ceviz gibi atıştırmalıklara yer vererek daha sağlıklı beslenin. Sağlıklı beslendikçe, abur cubur yeme isteğinizin azaldığını görürsünüz.

2. Hayatınızı kolaylaştıran bir renk seçin!

Yemek yemek düşünmeden yaptığımız otomatik alışkanlıklardan biri. Bu nedenle farkında olmadan ipin ucunu kaçırabiliyoruz. Bu durumda yapacağınız küçük değişiklikler kontrolden çıkmanızı engelleyebilir. Mesela, servis tabağının ebadını küçültmenin, tüketeceğiniz porsiyonları azaltacağını biliyorsunuz. Peki, servis tabağının renginin öneminden haberdar mısınız ? Şöyle ki yapılan çalışmalar,  yemek tabağının rengi yemeğin rengi ile eşleştiğinde, tüketimin neredeyse 30% daha fazla olduğunu ortaya çıkardı. Örneğin, kırmızı domates soslu makarnayı, koyu kırmızı renkli bir tabaktayken, beyaz renkli bir tabağa göre 30% daha fazla yersiniz. Aynı şey beyaz renkli bir tabakta yediğiniz pilavı, kırmızı renkli bir tabakta yediğinizde de geçerli. Tüketim oranınızdaki bu büyük farkın arkasındaki neden, yemeğinizin rengi tabağınızın rengiyle eşleştiğinde, miktarın fazla görünmemesidir. Farkı daha iyi görmeniz için aşağıdaki resme bakın.

Tüketim oranınızdaki bu büyük farkın arkasındaki neden, yemeğinizin rengi tabağınızın rengiyle eşleştiğinde, miktarın fazla görünmemesidir.

Rengin yarattığı kontrast, otomatik olarak porsiyon miktarını fazla koymanıza engel olur. Tabağın rengi, yemek miktarına karar vermenizi kolaylaştırır. Dilerseniz bu durumu avantaja çevirebilirsiniz. Mesela daha fazla sebze tüketmek isterseniz, koyu yeşil tabaklarda sebzelerinizi servis etmek, tüketim oranınızı da siz fark etmeden arttıracaktır.

3. Markette koridorlardan uzak durun!

Abur cuburlardan sizi alıkoyacak en iyi yol, onları satın almamak! Çünkü sahip olmadığınız bir şeyi tüketemezsiniz! Satın almamak için yapmanız gereken ise, markette koridorlardan uzak durmak.

Alışveriş yaparken işinizi kolaylaştıracak diğer bir yol da içerikleri okumak olabilir.

İşlenmiş ve paket gıdalar genellikle ara raflarda yer almakta. Koridorlara girmeyince otomatik olarak ana alanda yer alan sebze meyve reyonlarından alışveriş yapacaksınız. Bu demek değil ki ana alanda satılan her şey sağlıklı ama en azından sağlıksız olan birçok şeyden korunmuş olacaksınız.

4. 5 içerik kuralı

Alışveriş yaparken işinizi kolaylaştıracak diğer bir yol da içerikleri okumak olabilir. Şayet alacağınız ürünün içinde beşten fazla içerik var ise, onu satın almayın. İçerik sayısı arttıkça kullanılan katkı maddeleri de artar ve maalesef bu maddeler o ürünü tüketme isteğinizi kamçılar. Bu ürünlerden uzak durmanız, sizi doğal ve katkısız olana yönlendireceğinden, sağlıksız olan besin tüketiminizi de azaltacaktır. İşin özü, uzak durmak istediğiniz abur cuburların önüne engeller koyarak erişimi zorlaştırmak; sağlıklı besinlerin önündeki engelleri kaldırarak, onlara ulaşmanızı kolaylaştıracak!

5. Stresle başa çıkmanın farklı yollarını bulun!

Birçok insan için yemek yemek adeta bir stres savar! Zihniniz, stres altındayken, yağ ve şekerin bünyenizde yarattığı bağımlılık çağrısı karşısında abur cubura direnemez.

Bu noktada ihtiyacınız olan şey, sizi sabote eden alışkanlıklarınızı değiştirmek. Bu sayede stres yaratan durumları değiştirmek mümkün olmasa da stresle başa çıkarken, çözüm olarak gördüğünüz abur cubur yeme alışkanlığından kurtulabilirsiniz. Bilişsel-Davranışçı Terapi ile farkındalığınızı artırıp, mevcut beslenme alışkanlıklarınızdaki kalıpları bozarak, kısa sürede yeni alışkanlıklar oluşturabilirsiniz. Örneğin; canınız çıtır çıtır kremalı bisküvi çekiyor. Bunun yerine  kuru meyve parçaları içeren yoğurdu, çubuk şeklindeki havuçlarla yiyerek, kendinize yine kremalı ve çıtır hissi veren yeni bir tat ve yeni bir alışkanlık yaratabilirsinizBilişsel-Davranışçı Terapi ile farkındalığınızı artırıp, mevcut beslenme alışkanlıklarınızdaki kalıpları bozarak, kısa sürede yeni alışkanlıklar oluşturabilirsiniz. Örneğin;.

Zihniniz, stres altındayken, yağ ve şekerin bünyenizde yarattığı bağımlılık çağrısı karşısında abur cubura direnemez.

Kısacası, izleyeceğiniz bu 5 yöntem sayesinde, beslenme alışkanlıklarınızı kolayca değiştirebilir; ekstra çaba göstermenize gerek kalmadan abur cubur tüketimini azaltabilir ve böylece daha sağlıklı beslenmeye yönelebilirsiniz.

 

İlginizi çekebilir: Sevgili sen, değişmesi gereken sensin

Dilara Kuru: Örgütsel Psikolog, Bireysel ve Kurumsal Danışman 2011'den bu yana yaşadığı İngiltere'de, İkonik markalar üzerine hazırladığı tez ile Yüksek lisansını, Liderlerin Ego Yönetimi üzerine hazırladığı ve geliştirdiği Ego Ölçer ile de Örgütsel Psikoloji alanında doktorasını tamamladı. İngiltere’de bulunduğu sürede, UK College of Hypnosis & Hypnotherapy okulundan, İngiltere'nin tek ‘The British Psychological Society’ onaylı olan Cognitive Behavioural Hypnotherapy (Bilişsel-Davranışçı Hipnoterapi) diplomasını aldı ve Londra'da, takıntılar, bağımlılıklar, korkular, stres gibi çeşitli konularda hipnoterapist olarak çalıştı. 2014 yılında Londra'da düzenlenen 'Pozitif Psikoloji ile Çalışanların Performansı Artırma' sertifika programına katıldı. Aynı yıl, Londra’da bulunan The Coaching Academy’den aldığı Life Coaching (Kişisel Koçluk) eğitimi ile bireysel ve kurumsal danışmanlık hizmeti sunmaya başladı. Epikürcü mutluluk fikrine dayanarak, mutlu olmak için kurduğu Epiküryen’de Kişisel Gelişim (Örn: Bilişsel-Davranışçı Yaklaşım ve Hipnoz tekniği ile Stres Yönetme, Bağımlılık; Fobi ve Takıntılardan Kurtulma, Performans Kaygısı ile Başa Çıkma); Academy of Management & Sales'de Liderlik ve Yöneticilik, Satış Becerileri alanlarında Örgütsel Psikolog, Bireysel ve Kurumsal danışman olarak hizmet veriyor. Epiküryen'den çalışma alanlarına, Instagram hesabından mutluluk üzerine paylaştığı yazılarına ulaşabilirsiniz.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale