X

Aborjinlerin biz “Mutantlara” mesajı var: Avustralya’dan bize ulaşan 11 değerli mesaj

Ben de, sanıyorum ki birçoklarınızda da olduğu gibi, Aborjinlerle ilk kez Marlo Morgan’ın Bir Çift Yürek kitabında tanıştım. Üniversite yıllarımda okuduğumda Aborjinler diye bir topluluğun var olmasından, yaşam tarzlarından çok etkilenmiş ve hayranlıkla şaşkınlık arasında duygular hissetmiştim ve rafa kaldırmıştım. (2011 mezunuyum). Ardından 2015 yılında tekrar okudum ve bu kez yaşadığım şaşkınlık nasıl olur da aynı satırları okuyup farklı mesajlar alabildiğime dair olmuştu. Aynı kitabı yıllar sonra ikinci kez okumak hakikaten de insanın bilinç seviyesinin gelişip gelişmediğine dair güzel bir test. O halde şanslıyım, ömrüm boşa geçmemiş… Ve kitapta öyle mesajlar var ki! Hayat boyu yeniden yeniden okunup o mesajların hatırlanmasının kişiye anlayış ve huzur kazandırdığına inanıyorum.

Marlo Morgan, Bir Çift Yürek kitabında Aborjinlerle geçirdiği zamanı ve bu zaman boyunca onların kültürlerinde, yaşam tarzlarında ve düşünme biçimlerinde gördüğü şeyleri anlatıyor. Kitapta anlatılanların gerçek olup olmadığıyla ilgili spekülasyonlar var, ancak bana sorarsanız bunun hiçbir önemi yok. Çünkü kitabın içinde aktarılan yaşam felsefesi sizin varolan düşünce yapınızda sarsıntılar yaratıp, bilinç düzeyinizin yükselmesine hizmet ediyorsa, bu, bu kitabı önemli ve değerli yapmaya yeter.

Kitabın bütününe bakıp tek bir isim vermek gerekseydi, ben buna “Gerçek İnsan Olma Öğretisi” derdim. Ve her daim doğa ile iç içe olması da bu öğretileri yadsınamaz kılıyor. Bu yazıda Aborjin kabilesinin Gerçek İnsan Olmak ile ilgili mesajlarını bulacaksınız.

Aborjinler, diğer insanlara hitap ederken “Mutant” kelimesini kullanırlar.

Mutant: Temel yapısında derin bir değişime uğrayan ve bu nedenle de artık ilk yaratıldığı andaki gibi olmayan kişidir.

İnsan bugün, gerçekten de ilk yaratıldığı andaki gibi olmaktan, doğayı duymaktan ve bırak kainatın yasalarını, kendisini bile anlamaktan çok uzaktır. Telepati yoluyla iletişim kurabilme, kapalı kapının arkasında kimin olduğunu görebilme, düşünce okuyabilme, levite olabilme (yerçekimi etkisini yok edip hafifleyerek yükselme), maddelere düşünce gücüyle hükmedebilme gibi birçok özelliğe doğası gereği sahipken, biz bugün daha kendimiz için en uygun mesleği seçmeyi bile beceremiyoruz.

Yeteneklerimizi daha keşfetmeden terk ediyoruz, unutuyoruz ve iç sesimize bir kulak bile kabartmaktan uzağız. Hangi mesleğe uygun olduğumuzu anlayabilmek için iç sesimizi dinlemeyi unuttuğumuzdan, kendimizi ya da çocuklarımızı çeşitli yazılı testlere sokuyoruz. Öyle ki biz bugün uygarlığımızla övünürken daha kendimiz için en doğru eşi bile anlayamıyoruz.

İçgüdülerimizi, duygularımızı ve mantığımızı dengeli bir şekilde anlamaktan ve en iyi şekilde analiz etmekten uzağız. Bu yüzden Kafamız çok karışık. Biz doğal olarak içimizde bulunan yetileri kullanmadık ve şimdi onların yeniden hatırlanmaya ve geliştirilmeye ihtiyaçları var. Bu yüzden meditasyon yapmak her birimiz için artık diş fırçalamak kadar şart! Özünde olanı hatırla ve içsel varlığınla yakınlığını artır.

Doğal yeti 1: Marlo diyor ki; “İşlerimiz sessizlik içinde oluyordu ancak herkes aynı anda, aynı yöne dönüyor ve işe birlikte, sessizlikte aynı anda başlayabiliyorlardı. O zaman anladım ki bu insanlar iletişim kurmak için çoğunlukla ZİHİNSEL TELEPATİ’yi kullanıyorlardı.”

Doğal yeti 2: Kitapta, tıp alanında çalışan Marlo’ya, Aborjinlerin nasıl hastalıkları iyileştirdiklerini görebilmesi için evrenden bir deneyim talep ediliyor ve bir Aborjin görevlendirilerek bir şekilde zamanı geldiğinde uçurumdan düşüyor. Ardından Aborjin kabilesindeki şifacı kadın ve adam bedene mükemmellik düşünceleri gönderme çalışmaları yapıyorlar. Marlo’nun anlatımıyla orada 2 şey oluyordu; 1) Orada şifacıların ellerinden akandan çok daha fazlası zihinlerinden ve yüreklerinden akıyordu. 2) Hastanın onların şifasını almaya hazır ve açık olmasıydı yani hastanın bu yöntemle iyileşeceğine inancı tamdı.

İlahi Düzen (her an) iş başında. Sakin olabilirsin. Her şey yolunda.

Herkes bilmesi gerekeni zamanı geldiğinde öğrenir. Tüm bu sistem daima (istisnasız ve şüphesiz) senin en yüksek hayrın için işliyor. Zihnin izin verdiği sürece yolu uzatıp kısaltıyorsun ama varış hep en yüksek hayrının gerçekleşmesi yönünde işliyor.

Örneğin, Kendin, özün olmayan biri gibi davranmaya devam edersen, problemler, olumsuzluklar da peşini bırakmıyor. İyi ki de bırakmıyor. Bırakmıyorlar ki sen bu tuttuğun yoldan vazgeç. Eğer onlar seni bırakırsa bu yanlış yolda “kendini” kaybedersin. Hayatındaki sorunlara şükret, şükret ki seni sen olman için uyarmaya devam etsinler. Hayatında şimdi şu anda seni rahatsız eden ne varsa, şimdi sakince bak onlara, iyice bak, hepsi senin yarattığın gerçekler… Hepsini oldukları gibi kabul et ve değiştirip dönüştürmeye niyetle davran.

İşte İlahi Düzen böyle çalışır: Daima senin asıl iyiliğin için… Eğer yanlış bir yol tutturmuşsan, bu yoldan bi an önce dönmen için karşına engeller çıkarır. Önce kendini keşfet insan, sakin ol, kendin olmaya attığın her adımda İlahi düzen senin yanında!

Evrendeki her şeyin bir varoluş nedeni vardır.

Her şeyin bir amacı vardır. hiçbir şey rastlantısal, anlamsız ya da yanlış değildir. Sadece yanlış anlamalar ve ölümlü insana henüz açıklanmamış sırlar vardır.

Kabile her yeni güne, Işık için ( aydınlık için), kendileri için, arkadaşları ve tüm Dünya varlığı için Tanrısal Birlik’e teşekkür ederek başlıyor.

Kimi zaman özel isteklerde bulunuyorlar (dua) ama bunu mutlaka, “ Eğer benim ve çevremdeki her türlü yaşam formlarının hayrınaysa” dileğiyle sona erdiriyorlar.

Bazı durumlarda sadece teslim olmak gerçekten de en yararlı çözümdür.

Sanırım bunun üzerine söylenecek bir söz yok. Zaten insan tekamülünün en ileri seviyesi belki de varış noktasıdır, Teslim Olmak..

Bir şey hiç bir zaman sadece sizin için olmaz, Evren daima Bütün için işler.

Çünkü ayrı ayrı kişiler gibi görünsek de aslında hepimiz bir kişiyiz ve tek bir nefesi soluyoruz.

Aborjinler vejeteryandır.

Aldıkları her besinin bedenlerinin bir parçasına dönüştüğünün farkındadırlar. Bu sebeple yiyecek seçimlerini “Yüzü olan şeyleri yememeyi tercih ediyoruz” diye açıklarlar.

Mutantlar, yani biz insanlar Aborjinlere göre, gerçeği yaşamak yerine, koşulların ve durumların, Evrensel Yasayı, konfor, maddecilik ve güvensizlik karışımı bir sosun altına gömmesine izin veriyoruz.

Bir mutant ömrüne düşen zaman diliminde ne çok yapay, yüzeysel, geçici, süs amaçlı tatlandırılmış amaç peşinde koşuyor? Bir insanın yaşamı boyunca gerçekte kim olduğu ve sonsuz varoluş nedeni hakkında düşündüğü anlar ne de azdır!

Aborjinlere göre bir bebeğin doğumu, dost bir ruha, dünyevi bir beden sağlanmış olması anlamına geliyordu.

Ruh sadece insani varoluşu deneyimlemeye seçmiştir.

Aborjinler hayvanların yaşamlarından kendilerine ders çıkarmaktadırlar. 

“Hepimiz bir bütünüz” demektedirler. Örneğin dış derisini değiştiren bir yılanı izlemek onlar için son derece eğiticidir. Eğer bir kişi 7 yaşındaki inançları ile 37 yaşında hala kendini iyi ve mutlu edebiliyorsa bu kişi ömrünü boşa harcamış demektir. İşte derisini değiştiren yılandan alınan mesaj budur.

Eski düşüncelerden, alışkanlıklardan, inançlardan ve zamanı geldiğinde eski arkadaşlardan ayrılmak gereklidir. Bir şeyleri arkada bırakıp yürüyebilmek bizler için belki biraz zor bir derstir ama şu da hakikattir ki, yenilikler ancak onlar için yer açtığımız zaman yaşantımıza girebilirler.

Aborjinler, Amerikan Kızılderili kabilelerinde olduğu gibi çember biçiminde oturmaya önem veriyorlardı.

Bu şekilde çevremizdeki, daha da önemlisi tam karşımızda oturan kişiyi iyice gözlemleyebilirdik. Aborjinler tam karşımızda oturan kişinin bizim bir yansımamız olduğunu düşünürler. Bu konu insanları yargılamakla ilgilidir. Bu yansıma bilincine sahip olmayan insanlar aslında yargıladıkları insanların tam da o özelliklerine kendilerinin sahip olduğunu bilmezler. Karşında gördüğün senin içinde olan şeydir, senin içinde olmayanı karşısında göremezsin.

Birini güzel ve akıllı buluyorsan bu senin içindeki güzellik ve senin sahip olduğun bilgeliği temsil eder. Ama birini saygısız ve küstah buluyorsan bu yine senin içinde bir yerlerde onarılmayı bekleyen bir özelliğindir. Yapman gereken tek şey ise sadece bunu görmektir: Yargıladığın insanlara ve onları ne ile yargıladığına bir bak ve sonra dönüp kendine bak. Eğer sen kendinin doğru olduğuna inanıyorsan o halde başkalarını yargılamayı bırak, herkes her şeyi zamanı geldiğinde öğrenir.

Aborjinlere göre gerçek insanlar uyanıkken de rüya bilincine varabiliyorlar.

Zihni kontrol altına alan uyuşturuculara başvurmaksızın sadece solunum ve dikkati yoğunlaştırma yöntemiyle rüyalar ülkesinin evrensel bilinç katmanına ulaşabilmek mümkündür. Mutantlar bunun çok zor olduğunu düşündüklerinden birden çok farklı yöntem geliştirme çabası içindeler çünkü, onlar o kadar uzun süre stres altında kalmışlar ki zihinlerini bırakmayı, rahatlamayı unutmuşlar.

Rahatlamak, evrensel bilgiye teslim olmak demektir. Evrensel bilinçte her şey yolundadır. Mutantların uzun zamandır unuttukları ve hatırlamaları gereken en önemli şey; Her şeyin her an yolunda olduğu ve güvende olduklarıdır. Dolayısıyla rahatlamak güvenlidir. Medite bir hale erişmek basit ve güvenlidir.

Umarım tüm bu hatırlatıcılar, gönlünüzde bir yerlerdeki düğümleri çözmüş ve şifa olmuştur.

Meditasyon eğitmeni ve Theta Healing uygulayıcısı olarak bana her zaman dilekcantimur@gmail.com ‘dan yazabilir veya etkinliklerimden haberdar olmak için Instagram adresimi  (linke tıklayınız) takip edebilirsiniz. Yakın zamanda 2 gün (toplam 8 saat) süren Meditasyon derslerimi sunmaya yeniden başlayacağım. Meditasyonu hayatına katmak, onda derinleşmek isteyen herkesle dilerim görüşürüz.

İlginizi çekebilir: Meditasyonlarınızın kalitesini yükseltmek “elinizde”: Mudraları keşfedin

Dilek Cantimur: Dilek Cantimur, 20 Kasım 1988, İstanbul doğumluyum. 2011 yılında Yeditepe Üniversitesi Uluslararası Finans bölümünü burslu okuyup onur derecesiyle mezun olduktan sonra 5 yıl finans sektöründe çalıştım, fakat daha sonra “özümü gerçekleştirebilme yolumun” bu olmadığını fark ettiğimde bu illüzyona bir son verip Özüme Ait olan Hayatı inşa etmeye başladım. Hem aldığım tüm meditasyon ve enerji eğitimlerinden hem de yüksek lisans eğitimim süresinde edindiğim bilimsel gerçekler neticesinde öğrendim ki Her Problem ve Hastalık ilk önce İnsanın kendi Zihninde yaratılıyor. Şimdi terapilerimde bu zihinsel nedenlerin keşfedilmesi, bilinçaltı blokajlarının dönüştürülmesi konusunda en etkili yöntem olan Theta Healing terapisini uyguluyorum ve bir de günlük hayatlarında uygulayabilecekleri basit fakat çok etkili 7 derslik Meditasyon programları sunuyorum. Ve hayallerimden birinin tezahürü olarak kurduğum “CreatinggrounD” merkezinde farkındalığa hizmet eden birbirinden farklı ve değerli etkinlikler düzenliyorum. Bütünün hayrına… Aşkla.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale