Aborjinlerin biz “Mutantlara” mesajı var: Avustralya’dan bize ulaşan 11 değerli mesaj
Ben de, sanıyorum ki birçoklarınızda da olduğu gibi, Aborjinlerle ilk kez Marlo Morgan’ın Bir Çift Yürek kitabında tanıştım. Üniversite yıllarımda okuduğumda Aborjinler diye bir topluluğun var olmasından, yaşam tarzlarından çok etkilenmiş ve hayranlıkla şaşkınlık arasında duygular hissetmiştim ve rafa kaldırmıştım. (2011 mezunuyum). Ardından 2015 yılında tekrar okudum ve bu kez yaşadığım şaşkınlık nasıl olur da aynı satırları okuyup farklı mesajlar alabildiğime dair olmuştu. Aynı kitabı yıllar sonra ikinci kez okumak hakikaten de insanın bilinç seviyesinin gelişip gelişmediğine dair güzel bir test. O halde şanslıyım, ömrüm boşa geçmemiş… Ve kitapta öyle mesajlar var ki! Hayat boyu yeniden yeniden okunup o mesajların hatırlanmasının kişiye anlayış ve huzur kazandırdığına inanıyorum.
Marlo Morgan, Bir Çift Yürek kitabında Aborjinlerle geçirdiği zamanı ve bu zaman boyunca onların kültürlerinde, yaşam tarzlarında ve düşünme biçimlerinde gördüğü şeyleri anlatıyor. Kitapta anlatılanların gerçek olup olmadığıyla ilgili spekülasyonlar var, ancak bana sorarsanız bunun hiçbir önemi yok. Çünkü kitabın içinde aktarılan yaşam felsefesi sizin varolan düşünce yapınızda sarsıntılar yaratıp, bilinç düzeyinizin yükselmesine hizmet ediyorsa, bu, bu kitabı önemli ve değerli yapmaya yeter.
Kitabın bütününe bakıp tek bir isim vermek gerekseydi, ben buna “Gerçek İnsan Olma Öğretisi” derdim. Ve her daim doğa ile iç içe olması da bu öğretileri yadsınamaz kılıyor. Bu yazıda Aborjin kabilesinin Gerçek İnsan Olmak ile ilgili mesajlarını bulacaksınız.
Aborjinler, diğer insanlara hitap ederken “Mutant” kelimesini kullanırlar.
Mutant: Temel yapısında derin bir değişime uğrayan ve bu nedenle de artık ilk yaratıldığı andaki gibi olmayan kişidir.
İnsan bugün, gerçekten de ilk yaratıldığı andaki gibi olmaktan, doğayı duymaktan ve bırak kainatın yasalarını, kendisini bile anlamaktan çok uzaktır. Telepati yoluyla iletişim kurabilme, kapalı kapının arkasında kimin olduğunu görebilme, düşünce okuyabilme, levite olabilme (yerçekimi etkisini yok edip hafifleyerek yükselme), maddelere düşünce gücüyle hükmedebilme gibi birçok özelliğe doğası gereği sahipken, biz bugün daha kendimiz için en uygun mesleği seçmeyi bile beceremiyoruz.
Yeteneklerimizi daha keşfetmeden terk ediyoruz, unutuyoruz ve iç sesimize bir kulak bile kabartmaktan uzağız. Hangi mesleğe uygun olduğumuzu anlayabilmek için iç sesimizi dinlemeyi unuttuğumuzdan, kendimizi ya da çocuklarımızı çeşitli yazılı testlere sokuyoruz. Öyle ki biz bugün uygarlığımızla övünürken daha kendimiz için en doğru eşi bile anlayamıyoruz.
İçgüdülerimizi, duygularımızı ve mantığımızı dengeli bir şekilde anlamaktan ve en iyi şekilde analiz etmekten uzağız. Bu yüzden Kafamız çok karışık. Biz doğal olarak içimizde bulunan yetileri kullanmadık ve şimdi onların yeniden hatırlanmaya ve geliştirilmeye ihtiyaçları var. Bu yüzden meditasyon yapmak her birimiz için artık diş fırçalamak kadar şart! Özünde olanı hatırla ve içsel varlığınla yakınlığını artır.
Doğal yeti 1: Marlo diyor ki; “İşlerimiz sessizlik içinde oluyordu ancak herkes aynı anda, aynı yöne dönüyor ve işe birlikte, sessizlikte aynı anda başlayabiliyorlardı. O zaman anladım ki bu insanlar iletişim kurmak için çoğunlukla ZİHİNSEL TELEPATİ’yi kullanıyorlardı.”
Doğal yeti 2: Kitapta, tıp alanında çalışan Marlo’ya, Aborjinlerin nasıl hastalıkları iyileştirdiklerini görebilmesi için evrenden bir deneyim talep ediliyor ve bir Aborjin görevlendirilerek bir şekilde zamanı geldiğinde uçurumdan düşüyor. Ardından Aborjin kabilesindeki şifacı kadın ve adam bedene mükemmellik düşünceleri gönderme çalışmaları yapıyorlar. Marlo’nun anlatımıyla orada 2 şey oluyordu; 1) Orada şifacıların ellerinden akandan çok daha fazlası zihinlerinden ve yüreklerinden akıyordu. 2) Hastanın onların şifasını almaya hazır ve açık olmasıydı yani hastanın bu yöntemle iyileşeceğine inancı tamdı.
İlahi Düzen (her an) iş başında. Sakin olabilirsin. Her şey yolunda.
Herkes bilmesi gerekeni zamanı geldiğinde öğrenir. Tüm bu sistem daima (istisnasız ve şüphesiz) senin en yüksek hayrın için işliyor. Zihnin izin verdiği sürece yolu uzatıp kısaltıyorsun ama varış hep en yüksek hayrının gerçekleşmesi yönünde işliyor.
Örneğin, Kendin, özün olmayan biri gibi davranmaya devam edersen, problemler, olumsuzluklar da peşini bırakmıyor. İyi ki de bırakmıyor. Bırakmıyorlar ki sen bu tuttuğun yoldan vazgeç. Eğer onlar seni bırakırsa bu yanlış yolda “kendini” kaybedersin. Hayatındaki sorunlara şükret, şükret ki seni sen olman için uyarmaya devam etsinler. Hayatında şimdi şu anda seni rahatsız eden ne varsa, şimdi sakince bak onlara, iyice bak, hepsi senin yarattığın gerçekler… Hepsini oldukları gibi kabul et ve değiştirip dönüştürmeye niyetle davran.
İşte İlahi Düzen böyle çalışır: Daima senin asıl iyiliğin için… Eğer yanlış bir yol tutturmuşsan, bu yoldan bi an önce dönmen için karşına engeller çıkarır. Önce kendini keşfet insan, sakin ol, kendin olmaya attığın her adımda İlahi düzen senin yanında!
Evrendeki her şeyin bir varoluş nedeni vardır.
Her şeyin bir amacı vardır. hiçbir şey rastlantısal, anlamsız ya da yanlış değildir. Sadece yanlış anlamalar ve ölümlü insana henüz açıklanmamış sırlar vardır.
Kabile her yeni güne, Işık için ( aydınlık için), kendileri için, arkadaşları ve tüm Dünya varlığı için Tanrısal Birlik’e teşekkür ederek başlıyor.
Kimi zaman özel isteklerde bulunuyorlar (dua) ama bunu mutlaka, “ Eğer benim ve çevremdeki her türlü yaşam formlarının hayrınaysa” dileğiyle sona erdiriyorlar.
Bazı durumlarda sadece teslim olmak gerçekten de en yararlı çözümdür.
Sanırım bunun üzerine söylenecek bir söz yok. Zaten insan tekamülünün en ileri seviyesi belki de varış noktasıdır, Teslim Olmak..
Bir şey hiç bir zaman sadece sizin için olmaz, Evren daima Bütün için işler.
Çünkü ayrı ayrı kişiler gibi görünsek de aslında hepimiz bir kişiyiz ve tek bir nefesi soluyoruz.
Aborjinler vejeteryandır.
Aldıkları her besinin bedenlerinin bir parçasına dönüştüğünün farkındadırlar. Bu sebeple yiyecek seçimlerini “Yüzü olan şeyleri yememeyi tercih ediyoruz” diye açıklarlar.
Mutantlar, yani biz insanlar Aborjinlere göre, gerçeği yaşamak yerine, koşulların ve durumların, Evrensel Yasayı, konfor, maddecilik ve güvensizlik karışımı bir sosun altına gömmesine izin veriyoruz.
Bir mutant ömrüne düşen zaman diliminde ne çok yapay, yüzeysel, geçici, süs amaçlı tatlandırılmış amaç peşinde koşuyor? Bir insanın yaşamı boyunca gerçekte kim olduğu ve sonsuz varoluş nedeni hakkında düşündüğü anlar ne de azdır!
Aborjinlere göre bir bebeğin doğumu, dost bir ruha, dünyevi bir beden sağlanmış olması anlamına geliyordu.
Ruh sadece insani varoluşu deneyimlemeye seçmiştir.
Aborjinler hayvanların yaşamlarından kendilerine ders çıkarmaktadırlar.
“Hepimiz bir bütünüz” demektedirler. Örneğin dış derisini değiştiren bir yılanı izlemek onlar için son derece eğiticidir. Eğer bir kişi 7 yaşındaki inançları ile 37 yaşında hala kendini iyi ve mutlu edebiliyorsa bu kişi ömrünü boşa harcamış demektir. İşte derisini değiştiren yılandan alınan mesaj budur.
Eski düşüncelerden, alışkanlıklardan, inançlardan ve zamanı geldiğinde eski arkadaşlardan ayrılmak gereklidir. Bir şeyleri arkada bırakıp yürüyebilmek bizler için belki biraz zor bir derstir ama şu da hakikattir ki, yenilikler ancak onlar için yer açtığımız zaman yaşantımıza girebilirler.
Aborjinler, Amerikan Kızılderili kabilelerinde olduğu gibi çember biçiminde oturmaya önem veriyorlardı.
Bu şekilde çevremizdeki, daha da önemlisi tam karşımızda oturan kişiyi iyice gözlemleyebilirdik. Aborjinler tam karşımızda oturan kişinin bizim bir yansımamız olduğunu düşünürler. Bu konu insanları yargılamakla ilgilidir. Bu yansıma bilincine sahip olmayan insanlar aslında yargıladıkları insanların tam da o özelliklerine kendilerinin sahip olduğunu bilmezler. Karşında gördüğün senin içinde olan şeydir, senin içinde olmayanı karşısında göremezsin.
Birini güzel ve akıllı buluyorsan bu senin içindeki güzellik ve senin sahip olduğun bilgeliği temsil eder. Ama birini saygısız ve küstah buluyorsan bu yine senin içinde bir yerlerde onarılmayı bekleyen bir özelliğindir. Yapman gereken tek şey ise sadece bunu görmektir: Yargıladığın insanlara ve onları ne ile yargıladığına bir bak ve sonra dönüp kendine bak. Eğer sen kendinin doğru olduğuna inanıyorsan o halde başkalarını yargılamayı bırak, herkes her şeyi zamanı geldiğinde öğrenir.
Aborjinlere göre gerçek insanlar uyanıkken de rüya bilincine varabiliyorlar.
Zihni kontrol altına alan uyuşturuculara başvurmaksızın sadece solunum ve dikkati yoğunlaştırma yöntemiyle rüyalar ülkesinin evrensel bilinç katmanına ulaşabilmek mümkündür. Mutantlar bunun çok zor olduğunu düşündüklerinden birden çok farklı yöntem geliştirme çabası içindeler çünkü, onlar o kadar uzun süre stres altında kalmışlar ki zihinlerini bırakmayı, rahatlamayı unutmuşlar.
Rahatlamak, evrensel bilgiye teslim olmak demektir. Evrensel bilinçte her şey yolundadır. Mutantların uzun zamandır unuttukları ve hatırlamaları gereken en önemli şey; Her şeyin her an yolunda olduğu ve güvende olduklarıdır. Dolayısıyla rahatlamak güvenlidir. Medite bir hale erişmek basit ve güvenlidir.
Umarım tüm bu hatırlatıcılar, gönlünüzde bir yerlerdeki düğümleri çözmüş ve şifa olmuştur.
Meditasyon eğitmeni ve Theta Healing uygulayıcısı olarak bana her zaman [email protected] ‘dan yazabilir veya etkinliklerimden haberdar olmak için Instagram adresimi (linke tıklayınız) takip edebilirsiniz. Yakın zamanda 2 gün (toplam 8 saat) süren Meditasyon derslerimi sunmaya yeniden başlayacağım. Meditasyonu hayatına katmak, onda derinleşmek isteyen herkesle dilerim görüşürüz.
İlginizi çekebilir: Meditasyonlarınızın kalitesini yükseltmek “elinizde”: Mudraları keşfedin