X

8 Mart geride kaldı, peki bugün nasılız kadınlar ve erkekler olarak?

Şimdi herkes kadınları yazacak, onları anlatacak. Ne kadar güçlü olduklarını, ne kadar bağımsız olduklarını, ne kadar özgür olduklarını… Feminist söylemler yükselecek birbirini tutmayan, içindeki gizli öfke çamaşır makinesinin yanlış deterjan yüzünden dışarıya köpüklerini taşırması gibi taşacak…
Sonra her şey durulacak, Pazartesi olacak, yine erkek dünyasının kadın taklidi yapan, kadın bedenli erkekleri sigortalı işlerine gidecekler. Ev işçiliklerine devam edecekler.
İçlerindeki sızı hiç dışarıya çıkmamış ve hiç oralara inilmemiş olarak kalacak.
İçinin acısı oralarda bir yerlerde, televizyonda, sokakta bütün kadınlar bağırırken hakları için, biraz kıpırdayacak, ama açılmayacak. Belki kendi bile tam bilmeyecek neyin acısı bu!

Sonra Pazartesi işte, her gün gibi bir gün.
Kendinden, cinsiyetinden, varoluşunun kırılgan yapısından uzak yaşadığı sıradan günlerden biri daha yaşanacak.
Erilin dolduramadığı yeri de kendi doldurmaya çalışarak, dişinin ifade edemediğini, mış gibi yaparak.
Değer olmadan, kutsallığına saygı olmadan, hatta mevzu bahis edilmeden, anlamaya çalışılmadan, sevmeye cesaret edemeden, güvenmeyi lugatından çoktan çıkarmış olarak ve artık bu görünmezliğin acısını bile hissetmeden…

Bazen kalabalıklara baktığımda erkeklerin etrafında toplanmış sayısız hasta bakıcı görüyorum. Eril öyle zedelenmiş, öyle başkalaşmış ki, ilişkide kadın erkeğe “eril” olmayı öğretiyor. Nasıl mı? Genellikle kendi “eril” halini ortaya çıkararak. Dişi özelliklerinden, doğasından vazgeçerek.
Onun yerine kur yapıyor, onun yerine özür diliyor, onun yerine çare arıyor, onun yerine sorumluluk alıyor, onun yerine hayal kuruyor, onun yerine dengeyi sağlıyor… Sonra mutasyona uğramış hali ile “kurtarıcı” aramaya başlıyor. Gücü aramaya başlıyor. Hani o eril olanın ona doğal olarak sağlaması gereken şeyi. O güç ki, eskiden alan korumak iken şimdilerde şan, şöhret, para, güvenlik, şiddet, cezalandırıcı, kısaca domine eden herhangi bir şey olabilir.

Erilimiz hasta.
Hem kadınların hem de erkeklerin erili hasta.
Kendi toplumumuzu örneklersek, cinsel istismara uğramayan bir erkeğimiz bile yok. Düşünsenize, erkekliği ve cinsiyeti ulu orta konuşulan ve yarıştırılan bir erkek çocuğunun alanına izinsiz ve hoyratça girilmiş olmuyor mu? Bedeni, dini ve sosyal inançları ile ilgili kararları kendi veremediğinde mesela? Sünnetini, askerliğini ve toplumsal olarak biçilmiş görev ve sıralamalarını düşünün…
Aynı örneği kız çocukları için verirsek daha net olacak; vajinasından ve yeni belirmeye başlayan memelerinden ulu orta bahsetsek bir kız çocuğunun… Komşulara göstersek kabaran memelerini, aç kızım diyerek? Buna istismar demez miyiz?
Erkek çocuklarımızı neden koruyamıyoruz peki? Onların alanlarına neden saygı duymuyoruz?

İstismara uğradığının farkında bile olmayan bu çocuklar büyüdükleri zaman, nereden geldiğini bilmedikleri cinsellik yarışına, kendini ve mahremiyetini, yani alanını koruyamamaya başlarlar. Sınır bilmezler çünkü, ihlal edilmiş sınırları yüzünden, kendi çizgilerinin nerede başlayıp nerede biteceğini bilemezler.

Bu oğlan çocukları, koca adamlar olduklarında, yanlarındaki kadının sınırlarını nasıl bilsinler? Kırılganlıkla, farklı frekanstaki bir güç ile nasıl eşitlik içinde ilişkide olsunlar?! Olamazlar. İşte burada, işi, bedeni, mal varlığı, skorları ve içlerindeki boşluk duygusunu örtbas etmek için geliştirdikleri yüksek manipülasyon gücü ve şiddet ile karşılık verirler. Doğal olarak…
Ve kadınlar, dışarıdan her şeyleri tam görünen erkeklere bakıp, neden anlaşılmadıklarını, sevilmediklerini ve sahiplenilmediklerini anlayamazlar. Bu yüzden de kendilerini eksik, yetersiz, değersiz görürler.
Bu eksiklik hissi de, bazen fiziksel olarak, bazen zihinsel olarak kendilerini mutasyona uğratmalarına sebep olur.

Denge lazım, önce kendi içindeki eril ve dişilin dengesi.
Şu erkeklere bir el atmak lazım, yine kadınlar en başta koşuyor kendilerini tanımak, yüzleşmek, bulmak için. Nasılsa bir adam düşecek o hasta bakıcının kollarına. Ve erili dişilinin önüne geçmiş kadınlara da! Dünyanın üstü altına düşmüş sanki, şirazesi kaymış.

Çok üzgünüm. Bir oyun arkadaşımız olmadığı için çok üzgünüm. Dans edecek bir eşitlikte olmadığımız için çok üzgünüm. Birinin eksik cebini doldurmak bize düştüğü için çok üzgünüm. Erilimiz iyileşmediği sürece dişile rahat olmadığı ve kadın olmanın muhteşemliğini yaşayamayacağımız için çok üzgünüm.

Ve ancak kadın, kendi erilinin ve dişilinin sınırlarını iyi çizdiğinde ve ancak kendi dişil gücünün önüne başka bir şey koymadığında, erilin silahları ile değil, kendi silahları ile var olmaya çaba sarf ettiğinde ve hep beraber olduğunda… Kadın kardeşlerine baktığında kendi güçsüzlüğünü görüp yermek yerine, elinden tutmaya başladığında, sahip çıktığında, kırılganlığın, zarafetin birer pazarlık konusu değil de ışıldayan bir güç olduğunu fark ettiklerinde…
Erilin, erkeğin almadığı sorumluluğu yüklenmediğinde…
Babasını, atasını kurtarmaktan vazgeçip kendi erilini iyileştirdiğinde…
Doğalından gelen sonsuz yaratıcılığı, kapsayıcılığı, zarafeti, güzelliği, yumuşaklığı, anlayışı, çiçek açtıran şen kahkahaları dünyaya saçmaya başlayacak.
O zaman insan tohumu, sağlıklı, özgüvenli, yaşama aşkla karışan “doğal” bir varlık olarak salınacak yeryüzünde.
Yürüdüğü toprağın kokusunu ayak tabanlarından içine çekerek, rüzgarı hücrelerinin arasından geçirerek, çocukların hepsini kendi doğurmuş gibi, çiçeklerin hepsi kendinden açmış gibi, aşk aranması gereken bir şey değil de zaten aldığı soluğun içinde her an olacak gibi…
Biz görecek miyiz bilmem, ama çocuklarımız görsün, türümüz “insanım” diye mutluluk çığlıkları atsın! Varlığının muhteşemliğini sonsuza kadar kutlasın.

Emekçiliğimiz dualitenin iş dünyasında tanınırken, paralelinde aynı anda, yaralanmış erilin kurduğu oyunu iyileştirmek, kendi eril algımızı iyileştirmek, şefkati dünyaya saçmak üzerine olsun.

Kutlamaya gerek duymadığımız günlere niyet edelim…

İlginizi çekebilir: Çağların yükünü üzerimizden atma zamanı: Kadınlar zevk aldığını göstermekten neden utanır?

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit

Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale