Malum, kendimi; ergenliğin pik yaptığı dönemlerde bir Karadeniz, elimin kalkmadığı dönemlerde kış uykusundaki bir boz ayı, içim kıpır kıpırken bir kelebek veya yerin altından çıkacak bir mantar sandığım dönemler sıkça oluyor. Hatta biri uzun biri kısa sürse de geçişli, adeta bana bile sürprizli doğa olayları bulunuyor bünyemde; fakat bir süredir zannediyorum karlar altında bekliyordum. Herkesin zaman zaman durduğu, kendini, ruhunu nadasa bıraktığı dönemler olur, benim de oldu. Ama hayat devam da etti. Başka bir tempoyla olsa da. Bu nadasta kendimce faydalar edindim, hayatın zorlaştığı anlar için kendime öneriler hazırladım, ne zaman içime kar yağsa birini yapmaya çalıştım. İyi ki de yaptım!
- Kış uykusunda da yaşam motivasyonum olan gezmeyi bırakmadım tabi, Kars’ı gördüm mesela hayatımda ilk defa. Yeni bir yer görmenin heyecanı, keşfetme hissi, hiç tanımadığım insanlarla ortak anları paylaşmak bana çok iyi geldi. Bir de babamın memleketi olunca, ona da daha bir yaklaştım sanki.
- İksirli Çiftlik’in önümüzdeki üretim döneminde neler yaparız, ürünlerimizi kimlere ulaştırırızı araştırdım ve iş planı üzerinde çalıştım, hala da çalışıyorum. Bolca siyez buğdaylı ürünler, bolca şekersiz kızılcık, kuşburnu marmelatları yolda! Şu an duruyorum diye ilerleyen zamanı da durdurmadım kafamda, tempom tartışmaya açık ama yine de işimi aksatmadım.
- Bir fikir ürettim. Bir hayal kurdum. Çiftlik hayvanları üzerine bir hayal kurdum. Kurduğum hayali de sevdim. İnsanlarla paylaşıp, fikirler alıyorum, geliştiriyorum; bir fikrin gelişimi de bir bebeğin büyümesi gibi bence, heyecan verici, zor, keyifli, hayata dair.
- Ruhumu dinlendiren, keyif aldığım etkinliklere gittim. Masallar dinledim çok güzel, iki dünya arasında gidip gelen masallar, konserler, tiyatrolar izledim. Evden dışarı adım atasım yokken, kendime iyi geleceğini bildiğim için dışarı çıktım bazen. Çünkü hayat sokaktadır!
- Yanımda olan ve iyi ki var olan insanları daha da hayatıma sokmaya karar verdim, bizler birbirimizin hem sığınağı hem şifası değil miyiz?