30’lu yaşlar bedellidir: Kendi isteklerinizi fark etmeyi ötelemeyin
Hayat birtakım garip olaylar zincirinden oluşurken biz sadece farkında olmadan her bir halkanın eklenmesine yardımcı olan figüranlar gibi oynarız rolümüzü. Peki bu oyunda kim gerçekten istediği zaman, istediği rolü üstleniyor? Seçimlerimizi yaparken kendi isteklerimiz mi, yoksa sevdiklerimizi üzmemek adına aldığımız kararlar mı etkili oluyor? Bunu anlamak lazım.
İlk önce kendini çok net tanımalı insan. İstediklerimizi, zevklerimizi iyi düşünmeli ve hayat akışımızı ona göre yönlendirmeliyiz. Günlük yaptığımız rutinlerden tutun da uzun vadede bize fayda sağlayacak kararlarımızda etkili olacak seçimlerimize kadar, hayat akışımızı bir bütün olarak ele almalıyız. Tabii ki her şeyi çok net planlamamızın imkanı yok. Çünkü ben zaten evrenin bir şekilde bizi götüreceği noktayı seçimlerimizle şekillendirdiğimiz kadar, biraz da nehir yollarının zaten çoktan var olduğuna inanıyorum. Fakat hayat akıp giderken en azından neyi istemediğimizi kendimize çok net ifade edip, sorumluluklarımız çerçevesinde hayatımızın yönetmeni olmaktan asla vazgeçmemeliyiz.
20’li yaşlarda yalnızca hissettiklerini yaşamak istiyor insan… Daha doğrusu her hissettiğini yaşamaya hem zamanı oluyor, hem daha az sorumluğu oluyor. Fakat 30’lar bedelli… Attığınız her adımda mutlaka bir sonraki adımınızın doğuracağı sonucu hesaplamak zorundasınızdır. Peki kendinize rağmen kendinizi dinlemeyecek kadar cesur musunuz? Kendinize rağmen diyorum çünkü attığımız her adımın sadece “anlık”, gelip geçici duygu, düşünce ve heveslerden ibaret olmaması, sonradan pişman olacağımız bir adım atmamak büyük bir yıkıma sebep olmamak için hayati önem taşır. Hem sevdiklerimiz için ama her şeyden önce kendimiz için…
İşte bu noktada hayatı sorgulamaya başlıyorsunuz. “Evet bu tercih benim, bunu istiyorum” derken kendinizle bile çeliştiğiniz , kendi kendinizi yanıltabileceğiniz dönemlerden de geçebilirsiniz. Kalbinizden farklı sesler yükselirken en derinden gelen asıl melodinin sesini kapatmadığınızdan emin olmalısınız. Hani hep denir ya “Büyük resmi görmelisin” diye, gerçekten birtakım seçimler yapmadan önce kendi duygu ve düşüncelerinizi yönlendirmeyi başardığınızda anlıyorsunuz içinizdeki gerçek kuvvetinizi ve resim o zaman anlamlı gelmeye başlıyor. Çünkü her şeye zaman verdiğinizde, sabrettiğinizde bir bakıyorsunuz ki anlık olaylar çok başka şekillere dönüşebiliyor. Siz işin özünü görmeye ve hatta kendinizi daha iyi anlamaya başlıyorsunuz.
Bu anlattıklarım örnekleme yapmadan çok anlamsız gelebilir belki ama benzer olaylar ve duygular ile herkes kendi olayını ve gerçekliğini kendi gerçekleştirecektir ya da gerçekleştirmiştir. Burada önemli olan zamanın hiç durmadan aktığı gerçeğidir ve herkes kendi nehrinde yol alırken kayığının su almaması için kendi kayığını iyi tanımalı ve bakımını yapmalıdır. Nehir bir şekilde zaten yolunda akacaktır…
Sevgiler…
İlginizi çekebilir: Ne kadar farkındayız: Gördüklerimiz hangi pencereden baktığımızla alakalıdır