X

3-3-3 kuralı ile kaygılar nasıl azaltılır?

Kaygılar, stres, kalıtsal özellikler, kronik hastalıklar, uyuşturucu kullanımı ve çevresel faktörler sonucunda ortaya çıkabiliyor. Farklı nedenlerden doğabilen kaygı durumu, hem benliği hem sosyal hayatı hem de günlük sorumlulukları negatif bir şekilde etkiliyor. Bu nedenle, başta profesyonel destek olmak üzere çeşitli pratiklerle kaygıların önüne geçmek büyük bir önem taşıyor. Bu yazımızda, kaygı durumunu azaltmaya yardımcı olan 3-3-3 kuralını sizler için kaleme aldık.

3-3-3 kuralı nedir?

Kaygı bozukluğu, pek çok insanın hayat kalitesini düşürerek panik atağa sebep oluyor. Ayrıca, bu durum sonucunda insan ilişkilerinden iş hayatına kadar yaşamın her noktası hasar alıyor. Günlük yaşantıyı ve genel hayatı etkili bir şekilde yönetmek için kaygı bozukluğuyla mücadelenin öğrenilmesi gerekiyor. Yoga ve meditasyon gibi manevi pratikler, kaygı bozukluğuna alışma ve onu yönetme sürecinde fazlasıyla yardımcı oluyor. Bazı insanlar ise bu pratiklerin üstüne bir başka yöntem daha ekleyerek ruh hallerini daha etkili bir şekilde yatıştırmak istiyorlar. Psikoloji dünyasından pek çok profesyonel, manevi pratiklerin desteklenmesi için 3-3-3 kuralını tavsiye ediyor.

3-3-3 kuralı, basit bir yöntem olup kaygılardan kaynaklanan fiziksel belirtiler ortaya çıktığı zaman uygulanıyor. Farkındalık meditasyonuna benzetebileceğimiz 3-3-3 kuralı, zihni korku ve panik aşılayan düşüncelerden uzaklaştırarak farklı şeylere odaklanmaya teşvik ediyor. Bu kural, yoğun kaygı bozukluğundan mustarip insanlara yardımcı olduğu gibi anda kalmak isteyen kişilere de hitap edebiliyor.

3-3-3 kuralı nasıl uygulanır?

Herhangi bir ön hazırlık gerektirmeyen 3-3-3 kuralı, genellikle aşırı düşünme yani overthinking dönemlerinde tercih ediliyor. Fazla düşünmeyle açığa çıkan fiziksel belirtileri azaltan bu kural, hem zihnini hem de bedenini gevşetmek isteyen kaygılı bireyler için oldukça basit bir yöntem. Şimdi, bu üç aşamalı yöntemin nasıl yapıldığını açıklamak istiyoruz.

3-3-3 kuralı için ilk olarak kaygılarınızın açığa çıktığı zamanda etrafınızda gördüğünüz üç tane şeye odaklanmalısınız. Bazı insanlar ağaç veya masa gibi büyük varlıklara odaklanmayı tercih ederken bazıları da toka ya da defter gibi küçük varlıkları seçiyor. Büyük varlıklar odaklanmayı kolaylaştırdığı için ön plana çıkıyorlar fakat küçük varlıklar da zihindeki ayrıntılarla temellendiriliyorlar. Her ne kadar odaklanılan objeler farklılık gösterse de burada varlıkların önemsiz olduğunu ve odaklanma eyleminin kritik bir konumda bulunduğunu belirtmek istiyoruz. Kuralın bu aşaması, içsel kaostan kurtulma sürecini başlatıyor. Kaygı sürecinin ne zaman nerede kritikleşeceğini kestiremeyeceğiniz için yanınızda 3-3-3 kuralına özel üç tane nesne taşıyabilirsiniz veya her zaman yanınızda olan objelere odaklanabilirsiniz. Örneğin, cüzdan, telefon ve anahtar gibi her daim çantanızda bulunan nesnelerle bu kuralı destekleyebilirsiniz.

3-3-3 kuralının ikinci aşamasında ise işitme duyunuzu harekete geçirmelisiniz. Bu aşamada kaygıların etraftaki sesleri ne kadar çok bastırdığı fark ediliyor ve bu durumun önüne geçmek amaçlanıyor. Üç canlı veya cansız varlığı görmeye başladıktan sonra çevrenizdeki üç tane işitsel uyarana odaklanmalısınız. Bu aşamada ayırt edici sesleri duymak için çabalamalısınız. Örneğin, çok gürültülü bir mekanda bulunuyorsanız bardak veya sevdiğiniz birinin sesi gibi belirgin uyaranlara odaklanabilirsiniz.

Kuralın son aşamasında ise dokunma duyusunu aktifleştirmeniz gerekiyor. Bu aşamada çevrenizde hareket ettirebileceğiniz ya da dokunabileceğiniz üç tane varlığın arayışına girmelisiniz. Bu aşama için ulaşılması zor nesneleri tercih etmenize gerek yok; bir başka deyişle, temas edişinizi canlandıracak basit objeleri tercih edebilirsiniz. Örneğin, üzerinde oturmakta olduğunuz sandalyeyi ileri geri hareket ettirebilirsiniz veya üzerinizdeki kıyafete dokunabilirsiniz. Son aşama sayesinde gerçeklikle uyum sürecinizi başlatabilirsiniz ve topraklanabilirsiniz. Dokunma duyusu, fiziksel dünyaya odaklanmayı sağladığı için hem bedeni rahatlatıyor hem de düşünce dünyasını rahatlatıyor.

İlginizi çekebilir: Kaygıyı tetikleyen 11 neden

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.

Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.



Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.





Akbank’tan sürdürülebilirlik yolunda ilham veren bir rehber

Sürdürülebilirlik, günümüz dünyasında her zamankinden çok daha büyük bir öneme sahip. Çünkü, doğal kaynaklarımız hızla tükenirken yalnızca kendi geleceğimizden çalmakla kalmıyor, gelecek nesillerin sahip olabileceği yaşamdan da çalıyoruz. İklim değişikliği ve çevresel sorunlar bir yana, kişisel tercihlerimiz, hızla artan tüketim alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve daha pek çok sebep, sürdürülebilirliğin ne kadar hayati bir gündem olduğunu defalarca gözler önüne seriyor. Artık yalnızca bugünü değil, yarınları da düşünerek doğal kaynaklarımızı korumak, geleceğimizi ve gelecek nesillerin geleceğini garanti altına almak, daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için adımlar atmalı, değişimi geç kalmadan başlatmalıyız. Sürdürülebilirlik, artık bir tercih değil; kendimiz için, dünyamız için, geleceğimiz için benimsememiz gereken bir zorunluluk. Aksi halde yarınlar, hayalini kurduğumuz yarınlardan çok uzak olacak.



Bu bağlamda sürdürülebilirlik konusunu merkezine alan ve hem bireysel hem toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen Akbank, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Sürdürülebilirlik insan için, #Hepimizİçin” diyor ve sürdürülebilirlik odaklı bloguyla bizleri buluşturuyor. Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel boyutuyla ele almayan, sosyal ve ekonomik boyutunu da göz önünde bulunduran Akbank, bu önemli konuda liderlik ederek sürdürülebilirliğin her yönüyle ilgili bilgi ve farkındalık dolu içerikleri kaleme alıyor. Hem sürdürülebilirlik konusunda neler yapabileceğini merak eden herkese hem de bu konudaki bilgi birikimini artırmak isteyenlere geleceğimizi koruma yolunda ilham verici bir rehber oluyor. Peki, bu rehberde başka neler var, gelin yakından bakalım.

Akbank Sürdürülebilirlik Blog’da neler var?

Akbank, sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmayı amaçladığı bu blogda, bireyleri harekete geçmeye teşvik edecek güncel bilgileri ve sürdürülebilir alışkanlıkları hayata dahil etmenin pratik yollarını aktarıyor. ‘Herkes için sürdürülebilirlik’ mesajını paylaşarak toplumun tüm kesimlerini kapsamayı ve bireysel olarak atılabilecek adımlar konusunda da ilham vermeyi amaçlıyor.

“Sürdürülebilirlik, çevrenin yanında insan için, toplumun gelişmesi için” anlayışını benimseyen Akbank, eğitimden gönüllülüğe, yatırımdan sanata her alanda toplumun kalkınması ve sürdürülebilir yarınlar için çalışıyor. Bu bağlamda Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan, farklı alanlara hitap eden başlıklardan bazıları ise şöyle:

Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının hem toplumsal bilincin artmasında hem de kalkınmanın sağlanmasında kritik bir öneme sahip olduğunu biliyor muydunuz? Akbank, blogunda yer verdiği Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yazısında bu konuyu detaylıca ele alıyor ve UN Women’ın verilerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının getireceği faydaları, ekonomik, sosyal ve daha pek çok açıdan sürdürülebilirlik bağlamında değerlendiriyor.

Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur?

Sürdürülebilir bir yaşam biçimi benimsemenin en önemli adımlarından biri de hiç şüphesiz bireysel olarak finansal sürdürülebilirliği sağlamaktan geçiyor, bunun da en etkili yolu bireysel yeşil bütçeler oluşturmak. Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur? yazısında Akbank, çevreyi korumaya odaklanan harcamaların nasıl planlanacağından yeşil bütçe oluşturmanın pratik yollarına kadar pek çok kolay uygulanabilir yöntem paylaşıyor.

5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş



Günümüzde hızla yaygınlaşan tüketim çılgınlığının hem bütçeye hem doğaya verdiği zarar aşikar. Bu tüketim alışkanlıkları, doğal kaynakların bilinçsizce harcanmasından karbon ayak izinin artmasına, çevre kirliliğinden biyoçeşitlilik kaybına kadar gezegenin doğal dengesini bozan pek çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Karşılığında ise ‘az, çoktur’ anlayışını benimseyen minimalizm, bu gereksiz harcama alışkanlıklarına bir panzehir olma görevi üstleniyor. Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan 5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş yazı da modern dünyada minimalist alışkanlıklar benimsemenin yollarını aktarıyor.

Sanatta Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirliğin genellikle pek değinilmeyen ya da bağlantısı sorgulanmayan fakat aslında çokça göz önünde bulunan kısmı; sürdürülebilirlik ve sanat ilişkisi üzerine hiç düşündünüz mü? Sanat, yüzyıllardır toplumsal bilinci artırmada ve en zor görünen konuları bile daha anlaşılır kılmada güçlü bir iletişim aracı. Bu gücü onu sürdürülebilirlik konusunda da etkili bir özneye dönüştürüyor. Sanat eserlerinde kullanılan materyallerden sanatçıların toplumsal konulara farkındalık yaratmak amacıyla benimsedikleri yaklaşımlara kadar sanat ve sürdürülebilirlik bağını pek çok açıdan ele almak mümkün. Akbank Sürdürülebilirlik Blog’ta yer alan Sanatta Sürdürülebilirlik başlıklı paylaşım da bu bağın ne denli güçlü olduğuna dikkat çekiyor.

Sürdürülebilir Turizm, Karbon Nötr, Doğa Dostu Teknoloji ve dahası

Sürdürülebilirliği tüm yönleriyle ele alan Akbank, blogunda daha pek çok konuya dikkat çekiyor. Sürdürülebilir turizmden, karbon nötr kavramına, doğa dostu teknolojik gelişmelerden sürdürülebilirlik alanında öne çıkan yeni trendlere kadar yaşama, insana, dünyaya ve geleceğe dair her alanda sürdürülebilirliğin önemine ve etkisine değiniyor. Hayatın her alanına yayılan stratejilere ihtiyacımız olduğunun farkında olan Akbank, sürdürülebilirliğin kalbinde insan var diyor ve toplumsal dönüşüm için bütünsel bir yaklaşım benimsemenin gerekliliğini vurguluyor.

Siz de çok geçmeden bir adım atmak ve daha yaşanılabilir bir dünya için bugünden neleri değiştirebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız Akbank’ın sürdürülebilirlik odaklı bu blogunu takip edebilir, hem kendiniz hem de gelecek nesiller için değişimi başlatabilirsiniz.

*Bu yazı, Akbank katkılarıyla hazırlanmıştır.





İlgili Makale