24 saat durmadan koşulur mu?
Türkiye’de ilk kez!
Geçtiğimiz hafta Cumartesi günü Çekmeköy’de 24 saat süren bir ultramaraton koşuldu. Böyle bir organizasyon Türkiye’de ilk kez gerçekleşiyordu ve düzenleyen de ülkemizi yurt dışındaki ultramaratonlarda temsil eden, bizlere de sevdirmek için, yanındaki bir kaç gönüllüyle elinden geleni yapan müthiş kadın Bakiye Duran’dı. Koşunun başlangıcında ben de oradaydım ve parkuru 1 kez -15 km- koşarak geri döndüm. Sonra bütün gün hatta ertesi gün de kendi kendimi yedim, durdum; “Neden ben de 24 saat koşmadım, neden geri döndüm, neden de neden?”
Tamı tamına 1 gün boyunca koşmak korkuttu mu acaba beni? İnanın hala bilemiyorum nedenini. Kolay kolay yaşanamayacak bir deneyimi kaçırdığımdan eminim. İnsan neler neler öğrenmiyor ki koşarken; kendini dinlemeyi, sabretmeyi, yeri geldiğinde bırakıp, sonra tekrar sıfırdan başlamayı, dirençli olmayı, savaşmayı, barışmayı… Ve beklemeyi. 1 gün koşup koşamayacağımı denemekten korktuğum için, başarıp başaramayacağımı öğrenmek için de 1 sene beklemem gerekecek şimdi.
O gün Çekmeköy’de öyle isimler vardı ki, onlarla aynı ortamda koşmak bile yeter de artar insana. Tema Vakfı yararına 7 kıtada 7 ultramaraton koşan Alper Dalkılıç oradaydı mesela. Penguenlere el sallarken çekilmiş fotoğraflarını gördüğünüz adamın yanı başınızda koşuyor olması pek keyifli. Hazır bulmuşken de istediğinizi sorabiliyorsunuz üstelik, ne biliyorsa anlatıyor bıkmadan, usanmadan. Ultraların değişmez şampiyonlarından biri olan Aykut Çelikbaş da oradaydı. Henüz birebir tanışma imkanı bulamadım ama sıkı takipteyim. Ve tek tek adlarını yazamayacağım diğer değerli koşucular.
Özellikle kadınları çok çok kutluyorum. Sadece 3 kadın cesaret edebilmişti bu koşuya. 1. gelen Şirin Mine Kılıç’ın yarış raporundaki bir paragraf epey güldürdü beni:
‘BENİ BEKLEYEN KÖPEKLER VE YERDE YATAN ADAM
Sekizinci turu bana yaşattığı ‘ilklerle’ hatırlayacağım. Parkurun 2.5 km’sinde köpekli bir alan vardı. Tellerin arkasındaki köpekler kimi görse deli gibi havlıyordu. Tellerin oraya yaklaşırken 6-7 köpeği yan yana beni beklerken gördüm. Bekliyorlardı ama nedense havlamıyorlardı, öylece bakıyorlardı bana… Tellere biraz daha yaklaşınca anladım ki köpek falan yok. Halüsinasyon görmüştüm. Çok ciddiye almadım, hatta “şuur kaybıma” güldüm ve devam ettim. 500m sonra bu kez biraz ileride yerde yatan bir adam gördüm. Güven Güçlütürk’e benzettim adamı. Güven yarışın başlarında hafif topallıyordu. Yoksa dayanamayıp yere mi düşmüştü? Koşarak yanına gitmek istedim ama koşamıyordum ki, adımlarımı hızlandırdım, ona yardım etmeliydim. Adama yaklaştım ve kafama bir kez daha dank etti. Yerde yatan kimse yoktu, gördüğüm iki üç tane taştı. Kafamı toplamaya çalışsam da 120km sonuna kadar bu görüntüler çeşitli şekillerde devam etti. Zıplayan kediler, yuvarlanan köpekler, sırıtan baykuşlar, eli sopalı yaşlı adamlar derken 120km bitti.’
İnanır mısınız, aynı ‘adamı’ 21 Aralık gecesi aynı yerde koşarken ben de gördüm :). Süre uzadıkça, mis gibi yokuşlarla süslenen yollar sizi daha da fazla oksijenin içine çektikçe ne hayaller, ne duygu dalgalanmaları yaşıyor insan, tahmin edemezsiniz.
“Bu da spor mu, siz artık iyice sapıttınız.” diyenlere de Şirin’den gelsin cevap:
‘Bakiye Duran’ın bir ‘halk kahramanı’ olduğuna inanıyorum. Türkiye’de nüfusunun yüzde 99,99’unun hayal bile edemeyeceği yarış organizasyonlarına imza atıyor. Bakiye ‘köyün delisi’, biz de onun müritleriyiz, ‘Bakiye Duran’ın ultracılarıyız’. Bu yarışı koşmanın bir nedeni de bu kahraman, cesur yürekli, vizyoner, lider kadına destek verebilmek, yalnız olmadığını, onun gibi düşünen insanlardan biri olduğumu gösterebilmekti.’
Sapıtmadık, tutkumuzun peşinden koşuyoruz sadece. Herkesin olsun inşallah böylesine tutkuları.
Video için Reşitoğlu Ailesi’ne teşekkürler.
İstanbul’da koşanların kuvvetleri birleşiyor.
Zaman zaman birlikte koştuğum İKK (İstanbul Koşu Kuvvetleri) pek güzel bir sosyal dayanışma projesi başlattı. Çekmeköy, Sancaktepe ve Urfa /Viranşehir’de yaşayan 20 kız, 22 erkek çocuğuna sporla ilgili aklınıza gelebilecek her türlü malzemeyi temin etmeye çalışıyorlar. Hepimizin yardımına ihtiyaçları var anlayacağınız. İhtiyaç listesine ve daha detaylı bilgiye grubun oluşturduğu etkinlik sayfasından ulaşabilirsiniz. Benim tavsiyem bir Perşembe günü onlarla koşarak hem tanışmış olun hem de elden teslim edin vereceklerinizi. Malzemelerin toplanmasından sonra Çekmeköy ve Sancaktepe’li çocuklar ve hocalarıyla Sancaktepe Şehir Stadyumunda bir araya gelerek, tartan pistte bir koşu etkinliği düzenleyip, malzemeleri teslim edecekler. Urfa Viranşehir’e ise malzemeleri kargo ile yollayıp, 2 Kasım’da Urfa’da düzenlenecek olan 4. Göbeklitepe Yarımaratonu ve 10K Koşusu vesilesiyle o tarihlerde onları ziyarete gidecekler. Neden siz de onlarla olmayasınız? 2 kere koştum Urfa’da ve “Kaçırmayın bu fırsatı!” derim.
Sahil çok güzel oluyor, haydi gelin.
Sabah koşusunu sevenlerle her Salı-Perşembe 06:30’da Caddebostan Beltur’un arkasındaki büfenin önünde buluşabiliriz. Geç kalırsanız da parkurun bir noktasında elbet rastlarsınız bana. Genelde 15 km kadar koşup, sonrasında biraz da kuvvet antrenmanı ve esneme yapıyorum.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.