2024 yılının en çok okunan Live Up yazıları

Sağlık, yalnızca bedenimiz için değil, aynı zamanda zihnimiz ve ruhumuz için de en değerli hazinemiz. Geride bıraktığımız yıl, daha sağlıklı, daha aktif ve daha dengeli bir yaşam arayışı içinde olanlar için birçok ilham verici yazıyla siz değerli okuyucularımızı buluşturduk. Ve bu yazımızda da Live Up kategorimizin en çok okunan içeriklerini sizler için derledik. İşte 2024 yılının en çok okunan Live Up yazıları:

İçerideki tonumuzu nasıl yakalarız: Vagus siniri ve vagal ton

Vagus siniri, vücudun homeostazını (iç dengesini) sürdürmede kritik bir rol oynar. Bu sinir, kalp atış hızını, sindirim sisteminin işleyişini ve solunum hızını düzenler. Aynı zamanda parasempatik sinir sisteminin bir parçası olarak, vücudun “dinlen ve sindir” durumunu yönetir ve stresli durumlar sonrasında vücudu sakinleştirmeye yardımcı olur. Vagal ton, vagus sinirinin aktivitesinin bir göstergesidir ve otonom sinir sistemi sağlığını ve işleyişini anlamak için önemli bir parametredir. Yüksek vagal ton, parasempatik aktivitenin güçlü olduğunu gösterir ve genellikle daha düşük kalp atış hızı, daha iyi stres yönetimi, duygusal denge, ve genel olarak daha sağlıklı bir vücut durumu ile ilişkilidir.

Yazarlarımızdan Mert Bağ’ın kaleme aldığı yazının tamamını okumak için tıklayın.

Burası Okinawa değil, Nazilli: 100 yaşı aşkın yaşamlardan öğrendiklerim

‘Neden yaşlanıyoruz’ sorusu henüz net olarak açıklanmış değil. Alman Biyolog August Weismann’ın teorisine göre bir makineye benzeyen vücudumuzun parçaları, yani organlarımız zamanla eskiyip yıpranmaya başlıyor. Vücudun bu yıpranmayı tamir edemeyeceği noktada ise yaşlanma başlıyor. Araştırmalar en hızlı beyin ve akciğerin en yavaş ise karaciğerin yaşlandığını söylüyor. Yaşam tarzımız ve beslenme düzenimiz ise bu süreci etkileyen en büyük unsurlar. Peki Nazilli’deki insanlar nasıl oluyor da 100 yaşı aşmalarına rağmen çalışmayı ve uzun uzadıya sohbet etmeyi başarıyor?

Yazarlarımızdan Yağmur Aşık Mola’nın kaleme aldığı yazının tamamını okumak için tıklayın.

Yin yoganın hayatımıza kattığı temel prensipler

Yin yoga ile hayata ve ilişkilere bakış açımızı değiştirmek mümkün. Derin gevşeme, esneme, zihne ve vücuda alan açma odaklı bir yoga çeşidi olan yin yoga, ders esnasında bize bazı olasılıklar sunar. Tüm bu olasılıkları, hayat felsefesi haline getirip mat dışında gündelik hayatımıza uygulamak ve normalden daha “dengeli ve daha sakin” bir hayat geçirmek ise tamamen bizim elimizdedir. Gelin yin yoganın öğretilerine ve altındaki felsefeye hep birlikte bakalım.

Yazarlarımızdan Andi Hodara’nın kaleme aldığı yazının tamamını okumak için tıklayın.

‘Mindful eating’ ile 8 haftada yemekle daha sağlıklı bir ilişki

Mindful eating, bizi yeme alışkanlıklarımızın nedenlerini anlamak için içe dönmeye yönlendiriyor. Bu içe dönüş,  hem bedenimiz hem de zihnimiz için son derece önemli. Çünkü yemeğin sadece fiziksel bir ihtiyaçtan ibaret olmadığını, aynı zamanda ruhsal ve duygusal bir deneyim olduğunu bize hatırlatıyor. Mindful eating, basit gibi görünse de, aslında derin bir içsel keşif yolculuğudur. Yemeğin tadını çıkarırken içsel dünyamızı da keşfetmek, hem fiziksel hem de duygusal sağlığımızı destekler. Bu nedenle, her bir lokmayı dikkatle yemek ve yemeğin keyfini çıkarmak, sadece bedenimize değil, ruhumuza da iyi gelir.

Yazarlarımızdan Ceylan Ulusoy’un kaleme aldığı yazının tamamını okumak için tıklayın.

DNA seyahati: Atalara kavuşturan ilgi çekici seyahat türü

Genlerden oluşan DNA, göz rengi ve saç rengi gibi kalıtsal özellikleri taşıyan hayati bir molekül olarak biliniyor. Bu molekül, ebeveynlerimizden büyük büyük büyük dedelerimize ve ninelerimize kadar uzanıyor. Kısacası, bu molekülün incelenmesi sayesinde insanlar kökenleri hakkında detaylı bilgilere ulaşabiliyorlar ve bu bilgiler sadece yakın akrabalarla sınırlı kalmıyor. DNA üzerindeki bu incelemeyi baz alan ilginç seyahat türüne de DNA seyahati deniyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayın.

Taylan Kümeli ile sağlıklı beslenme üzerine konuştuk

Beslenme ve diyetetik alanında Türkiye’nin en tanınmış uzmanlarından biri olan Taylan Kümeli, keşfetmekten ve öğrenmekten asla vazgeçmeyen, enerjisiyle etrafına ışık saçan bir isim. Sağlıklı beslenmenin yanı sıra, spor yapmayı, seyahat etmeyi ve gülümsemeyi hayatının merkezine koyan Taylan Kümeli, sosyal medyanın beslenme alışkanlıklarımız üzerindeki etkisinden bireysel beslenme normlarımızın önemine kadar pek çok konuda değerli görüşlerini bizimle paylaşıyor…

Yazının tamamını okumak için tıklayın.

Televizyon izlerken uyuyakalmak sağlığımızı nasıl etkiliyor?

Muhtemelen yazının başlığını görür görmez ‘ah, işte ben’ demiş olabilirsiniz. Çünkü kabul edelim pek çoğumuz için günün yorgunluğunu atmanın en keyifli yollarından biri kanepede uzanıp televizyon izlerken uyuyakalmak. Peki ama çoğumuzun belki de her gece yaşadığı bu senaryo, ‘masum’ bir rutinden çok daha fazlası olabilir mi? Sağlığımızı tehdit eden toksik bir alışkanlık gibi mesela? Araştırmalara göre evet. Televizyon karşısında uyuyakalmak, sağlığımızı pek çok açıdan olumsuz etkiliyor, hem bedenimize hem de zihnimize zarar veriyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayın.

Alerjilerin bilinmeyen nedenlerinden biri: Botanical sexism

Alerjiler, dünya genelinde milyonlarca insanın yaşam kalitesini ve bütüncül sağlığını olumsuz etkileyen en yaygın sorunlardan bir tanesi. Özellikle bahar ve yaz aylarında polenlerin havada uçuşmaya başlamasıyla daha da artış gösteren alerjilerin nedenlerine ve belirtilerine pek çok çoğumuz aşinayız. Genellikle polen, toz, hayvan tüyü ve belirli gıdalar gibi yaygın tetikleyicilerden kaynaklandığı düşünülse de, alerjilerin arkasında daha az bilinen bir neden daha var; muhtemelen adını daha önce duymadığınız “botanical sexism” yani botanik cinsiyetçilik.

Yazının tamamını okumak için tıklayın.

Hangi takviye ne zaman alınmalı, birlikte alınması/alınmaması gereken takviyeler

Günümüzde sağlıklı bir yaşam sürdürebilmenin ön koşullarından biri, dengeli ve yeterli beslenme. Ancak, yoğun iş temposu, hızlı tüketim alışkanlıkları ve çevresel faktörler nedeniyle beslenme düzenimiz bozulabiliyor ve vücudumuzun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineralleri alamayabiliyoruz. Bu noktada, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineralleri karşılamak için takviye kullanımı devreye giriyor. Amerikan Hastanesi’nden Fonksiyonel Tıp Doktoru İrem Ergün takviyeler konusunu detaylıca ele alıyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayın.

Sürekli yorgun hissetmek: Adrenal yorgunluk nedir?

“Adrenal yorgunluk” terimi, 1998 yılında bir natüropat ve alternatif tıp uzmanı olan Dr. James Wilson tarafından icat edildi. Wilson, adrenal yorgunluğu “böbreküstü bezleri gerekli düzeyin altında çalıştığında ortaya çıkan bir grup belirti ve semptom” olarak tanımlıyor. Ve genellikle yoğun stresle ilişkili olduğunu; bronşit, grip veya zatürre gibi kronik enfeksiyonları takip ettiğini söylüyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayın.

İlginizi çekebilir: 2023’ün en çok okunan Live Up yazıları

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!