X

Wellness turizmi 2024’te hangi yenilikçi yaklaşımlara ev sahipliği yapıyor?

Son dönemde toplumda hızla artan sağlık ve refah bilinci, wellness turizmini sadece bir seyahat trendi olmaktan çıkartıyor. Fiziksel ve ruhsal iyileşmeyi merkezine alan bir yaşam biçimi olarak kaşımıza çıkan wellness turizmi, global çapta yıllık 651 milyar dolarlık bir değere ulaşmış durumda. Bu değerin 2027’ye kadar %16.6’lık bir yükselme göstereceği de ön görülüyor. Tek başına bir sektör olarak da ele alabileceğimiz bu turizm, bireylerin fiziksel ve duygusal refahına odaklandığı gibi hem yerel hem de küresel ekonomilere sürdürülebilirlik kazandırıyor. İyi olma halinden kentlerin finansal durumuna kadar uzanan bu fenomen, 2024 itibarıyla geleneksel dinlenme anlayışını kökten değiştiren trendlere ev sahipliği yapıyor. Bu yazımızda, bu yıl bu sektörün kişisel iyileşme yolculuğunda sergileyeceği beş trendi derinlemesine analiz ediyoruz.

Wellness turizmi nedir?

Turizm ve wellness sektörlerinin kesişiminde yer alan wellness turizmi, çoğu zaman medikal turizmle karıştırılıyor. Medikal turizm, tıbbi, cerrahi ya da diş işlemlerini daha ucuza halletmek isteyen insanların yaşadıkları ülkeden başka bir ülkeye seyahat etmesi anlamına geliyor. Medikal turizme dahil olan bireyler, belirli bir probleme yönelik tedavi almak için yola çıkıyorlar. Örneğin, pek çok yabancı turist saç ektirmek veya implant gibi diş tedavilerini tamamlamak için Türkiye’ye geliyor. Wellness turizmi ise daha proaktif bir yapıya sahip olup holistik bir anlayış benimsiyor.

Wellness turizmi, insanların kişisel iyi olma hallerini korumak ve geliştirmek için yaptığı seyahat anlamına geliyor. Bu seyahat tarzı, fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığı iyileştirmeye odaklanan tatilleri ve yolculukları içeriyor. Genellikle modern yaşamın getirdiği stresten ve yoğunluktan uzaklaşmak isteyen kişilerin tercih ettiği bu turizm türü, bireylerin kendilerine odaklanmasına yardımcı oluyor. Spa tatili, masaj terapileri, meditasyon seansları ve sağlıklı beslenme programları gibi pratikler wellness turizmine dahil ediliyor. Ayrıca, yoga dersleri ve doğa yürüyüşleri de bu turizm türünde ön plana çıkabiliyor. Kısacası, wellness turizmi fiziksel aktivitelerle benliği yenileme, yaşam kalitesini yükseltme, stres yönetimi becerilerini geliştirme ve genel sağlık durumunu iyileştirme fırsatı sunuyor.

Wellness turizminde öne çıkan başlıklar

Popülaritesi hızla artan wellness turizmi bu yıl çeşitli yenilikçi yaklaşımlara ve hizmetlere kucak açıyor. Bu trendler arasında da cinsel sağlık, biohacking, çocuk wellnessı, uyku kalitesi ve menopoz yer alıyor. Şimdi, wellness turizminin bu trendlerle nasıl şekilleneceğini sizlere açıklamak istiyoruz.

1. Cinsel wellbeing önem kazanıyor

Bazı bölgelerde çeşitli toplumsal yargılar ve sınırlardan ötürü cinsellik üzerine tartışmalar yürütülemiyor olsa da Dünya Sağlık Örgütü cinsel sağlığı artırmanın genel iyilik halini geliştirmenin anahtarı olduğunu belirtiyor. Cinsel sağlığın ve cinselliğin iyileştirilmemesi durumunda bireyler hem fiziksel hem zihinsel hem de duygusal açıdan zarar görmeye başlıyorlar. Wellness turizminde de bu duruma karşı bir farkındalık gelişiyor ve cinsellik odaklı pratikler hızla ün kazanıyor.

Cinsellikle ilgili tabuları yıkmaya odaklanan wellness turizmi, 2024’te fiziksel yakınlığı ve isteği baz alan wellness retreatleriyle bizleri selamlıyor. Pek çok insan, cinsel sağlığa dayanan workshoplar ve terapiler için yerini ayırtıyor. Bazı seyahatseverler, meditasyon, yoga ve nefes egzersizi gibi pek çok elementi bir araya getiren Tantra seanslarına katılıyor. Maui Adası’ndaki Hotel Wailea, cinsel wellbeingin önemini fark ederek ziyaretçilerine Tantra seansları ve çift masajları sunuyor. Bu seanslar ve masajlar esnasında ziyaretçilerin kutsal duygusallıklarını keşfedeceği vurgulanıyor. Hotel Wailea’ya ek olarak, New York’taki Shou Sugi Ban House da Tantrik uzmanlar ve klinik seksologlar tarafından yürütülen retreatlerle kendisini gösteriyor. Miraval Arizona Resort & Spa ise seks ve cinsel arzu üzerine atölye çalışmaları düzenliyor. Bu çalışmalarda pek çok insanın konuşmaktan kaçındığı düşük libido ve kadın orgazmı gibi kritik konulara yer veriliyor.

2. Tatil merkezleri yönünü biohackinge çeviriyor

İnsanların kendi biyolojilerini kendileri yaratması anlamına gelen biohacking, vücudu ve zihni biyolojik açıdan ‘hackleme’ pratiği olarak karşımıza çıkıyor. Bu pratik sayesinde birçok hastalığın önüne geçilebildiği ve iyileştirilebildiği vurgulanıyor. Soğuk terapiden aralıklı oruca kadar pek çok yöntem biohackingin sınırları içinde yer alıyor.

2024’te wellness turizminin biohackinge yöneldiği açık bir şekilde fark ediliyor. Yaz tatiline hizmet eden birçok merkez artık sadece deniz-kum-güneş keyfiyle sınırlı kalmıyor. Yakın zamanda başlayacak olan yaz tatili, plaj keyfinin ömrü uzatmaya yönelik biyolojik pratiklerle birleşmesine ev sahipliği yapacak. Örneğin, Kauai isimli adadaki 1 Hotel Hanalei Bay ziyaretçilerini B12 vitamin iğnesiyle karşılıyor. Ayrıca, Meksika’daki Susurros Del Corazon da wellness kütüphanesiyle müşterilerine hizmet veriyor. Bu kütüphane, kan dolaşımını iyileştirmek adına Theragun masaj aletleri ve kompresyon teknolojilerini insan fizyolojisiyle birleştiriyor. Bunlarla birlikte, Yunanistan’ın popüler adası Santorini’deki Katikies Kirini de spasını hiperbarik oksijen tedavisi ve canlı kan analizi ile geliştiriyor. Bu örneklere ek olarak, pek çok wellness temelli otelin kriyoterapi ve kök hücre tedavisine odaklandığını belirtmek istiyoruz.

3. Çocuklar wellness konusunda bilinçleniyor

Ebeveynler, çocuklarının gelişimi için kaliteli eğitim merkezlerine yoğunlaştıkları gibi çocuk wellnessı konusunda da bilinçlenmeye başlıyorlar. Wellness turizmi, yetişkin refahını çocukların iyi hissetme haliyle destekleme yoluna giriyor.

Çocuklar için wellness, geleneksel aile tatili anlayışını yıkarak çocukların hem eğleneceği hem de öğreneceği tatil planlarını öne çıkartıyor. Yavaş yavaş şekillenen tatil programları, çocukları beklenmedik durumlarla karşı karşıya getirmeyi amaçlıyor. Ayrıca, bu programlarda çocuklara yeni ortamlara uyum sağlamaları, zorluklarla baş etme yöntemleri, deniz yaşamının korunması ve yerel biyolojik çeşitlilik gibi konular öğretiliyor. Bu sayede, çocuklar basit bir plaj tatili yerine kişisel gelişime destek çıkan bir seyahat deneyimi yaşıyorlar.

İskoçya’daki The Gleneagles Hotel, çocuklu aileleri düşünerek çocuklara özel doğa etkinlikleri düzenliyor. Triple Bay’deki Jayasom Wellness Resort ise aile danışmanlığı ve zenginleştirme faaliyetleri odaklı bir plan çiziyor; sanal gerçeklik teknolojisinden yararlanan bu merkez, her aile bireyinin katılabileceği geniş bir hidroterapi alanına sahip. Ayrıca, Jayasom’da çocukları bilinçlendirmek adına açık hava sağlık gezileri de düzenleniyor. Avusturya’daki Hotel Reiters Finest Family de sürdürülebilir aile sağlığını baz alarak çocuklar için çiftlik maceralarına ev sahipliği yapıyor. Küçük bireyler, bu çiftlik gezilerinde 400’den fazla hayvanla tanışıyorlar ve termal suların keyfini çıkartabiliyorlar.

4. Uyku turizminin kilidi açılıyor

Wellness sektörünün önemli bir ögesi olan uyku kalitesi, pek çok insanın gündemindeki bir konu. Bazı insanlar çok fazla uyuduklarından şikayetçi olurken bazıları da uykusuz kaldıklarını belirtiyor. Çeşitli uyku sorunları yüzünden uyku kalitesi azalıyor ve bu durum sonucunda da hayatın her noktası hasar alıyor. Örneğin, çalışan insanlar kötü uyku düzenlerinden ötürü iş yerlerinde verimli ve üretken olamıyorlar. Wellness turizmi de iş hayatından günlük hayata kadar birçok alanı etkileyen uyku kalitesine odaklanıyor.

Bu yıl, çeşitli tatil köylerinin uyku problemleri yaşayan ziyaretçilere özel suitler ve inziva yerleri tasarladığını fark ediyoruz. Bu suitler ve inziva alanları, ziyaretçilerin iyi bir uyku çekmesini ve uyku düzenlerini geliştirmesini amaçlıyor. Bu amaç doğrultusunda bu yerlere yapay zeka destekli akıllı yataklar ve diğer uyku ürünleri yerleştiriliyor. Örneğin, Kaliforniya’daki Mission Pacific Beach Resort’un bazı odalarında Eight Sleep akıllı yataklar bulunuyor. Malibu Beach Inn ise Sleep Number’ın akıllı yataklarını ve biyometrik sensörlere sahip ısıtmalı göz maskelerini ziyaretçilere sunuyor. Bazı wellness merkezleri de çeşitli teknolojik ekipmanları kullanarak uyku terapisi programları sunuyor. Tayland’daki RAKxa Integrative Wellness, uyku kalitesini artırmak için bir terapi geliştiriyor. Bu terapi esnasında Tayland tıbbından ve CBD yağlarından destek alınıyor.

5. Menopoz retreatlerine yönelik ilgi artıyor

Kuzey Amerika Menopoz Derneği’ne göre, 2025’in sonunda dünya çapında 1.1 milyar kadın menopoza girmiş olacak. Bu değer, menopozun kadınların hayatını nasıl etkilediğini somut bir şekilde fark etmemiz gerektiğini vurguluyor. Libido kaybına, saç dökülmesine, sıcak basmasına ve sinirli ruh haline yol açan menopoz, 40’tan fazla semptomla kadınların hayatını değiştiriyor. Wellness uzmanları, bu semptomların arkada bırakılması için kadınlara menopoz retreatlerine katılmalarını öneriyor.

Barbados’taki O2 Beach Club & Spa, menopozun kadın hayatına getirdiği zorlukları fark ederek bünyesinde menopoz uzmanlarını barındırıyor. Ayrıca, bu otel perimenopoz ve menopoz üzerinde uzmanlaşmış BioConnect Medical Centre’la da iş birliği yaparak kadın ziyaretçilerini el üstünde tutuyor. İtalya’daki Dolce Vita Hotel Preidlhof ise bir haftalık menopoz inzivaları düzenliyor. Bu inzivalarda akupunkturdan masaja kadar pek çok uygulamaya yer veriliyor. Bu örneklere benzer şekilde dünyanın farklı bölgelerinde bulunan pek çok wellness merkezinde ve otelde kadın sağlığı odaklı çalışmalar yürütülüyor.

Kaynaklar: Global Wellness Institute, Vacayou, Condé Nast Traveler

İlginizi çekebilir: 2024 femtech trendleri

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Aldığımız iki nefesten biri denizden: #MaviNefesProjesi

Denizler, gezegenimizin kalbinde atan en önemli yaşam kaynakları. Sadece tatil rotalarını ya da en şahane manzaraları süslemekle kalmayan bu su ve hayat kaynaklarımız, gezegenimizin dengesi ve canlı yaşamlarının devamı için de kritik bir rol sahibi. Çünkü, ihtiyaç duyduğumuz oksijenin yarısından fazlası denizlerden geliyor. Ancak, denizlerimizin karşı karşıya olduğu tehditler, ekosistemin geleceğini tehlikeye atıyor.



İklim değişikliği, çevre kirliliği, insan müdahaleleri, plastik atıklar, petrol sızıntıları veya müsilaj gibi pek çok faktör, denizleri kirletmekle kalmıyor geleceğimizi de adım adım yok etmeye başlıyor. Çünkü denizlerdeki kirlilik, hem denizdeki hem de karadaki canlı yaşamını tehdit ediyor ve ekosistemin dengesini bozarak gezegenimizin geleceğinden çalıyor.

Denizlerimizin ve gezegenimizin karşı karşıya olduğu tehditler karşısında sessiz kalmayan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/TURMEPA iş birliğiyle sürdürdüğü Mavi Nefes Projesi ile bu yıl da denizlerimize, yani yaşam kaynağımıza, sahip çıkıyor. Mavi Nefes Projesi, başta plastikler olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin korunmasına katkı sağlıyor ve denizlerimizdeki oksijen kaynakları olan deniz çayırlarını ve mercanları çoğaltıyor.

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.”

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.” misyonuyla yola çıkan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile birlikte hem deniz kirliliğini azaltmak hem de denizlerdeki biyoçeşitliliği korumak ve deniz ekosistemini rehabilite etmek için uzun soluklu bilimsel koruma ve izleme çalışmaları yürütüyor.

Mavi Nefes Projesi kapsamında Eylül 2021-Haziran 2024 döneminde Marmara Denizi, Adrasan ve Van Gölü’nde yaklaşık 200 bin kişinin günlük üretimine eşit 230 ton katı ve sıvı atık toplandı, uygun olan atıkların geri dönüşüme kazandırılması içinse çalışmalar sürüyor.



Projenin eğitim ayağında ise deniz temizliği konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla ortaokul öğrencilerine ve öğretmenlerine denizlerin önemi, deniz ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kaynakları için bireysel sorumluluklar konularında eğitimler veriliyor. Mavi Nefes Eğitim Otobüsü ve çevrim içi eğitimlerle 3 yıl boyunca 8 ilde yaklaşık 80 bin öğrenciye ulaşıldığı biliniyor.

Bu başarılı iş birliği, hem denizlerimize hem de gezegenimize hayat verirken; temiz denizlerin, sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşamın temelini olduğunu da bir kez daha bizlere hatırlatıyor. Denizlerdeki deniz çayırlarını ve mercanları koruyup çoğaltmak için çalışmaların sürdürüldüğü Mavi Nefes Projesi sayesinde “aldığımız iki nefesten biri denizden” diyen Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile tertemiz ve sağlıklı yarınların kapısını aralıyor. Bu başarılı iş birliğinden ilham alarak geleceğimizden çalmak yerine geleceğimizi korumak için çalışmak ve denizlerin yaşam kaynağımız olduğunu her an hatırlamak ve hatırlatmak, hepimizin yarınlarımıza yapacağımız en büyük yatırım.

*Bu yazı Garanti BBVA katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.



Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sofralarda sürdürülebilir şıklığın yeni adı: Porland Re-Gen

Doğaya olan etkimiz, her gün attığımız adımlarla yeniden şekilleniyor. Günlük yaşamımızda aldığımız kararlar, tüketim alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımız, doğa üzerinde hiç silinmeyecek izler bırakıyor, üstelik bu izler günden güne daha da derinleşiyor. Ulaşım tercihlerimizden yeme-içme alışkanlıklarımıza, satın aldığımız ürünlerden şehir hatta ülke dışından verdiğimiz siparişlere kadar hayatımızın her alanında karşımıza çıkan bu etki, yani karbon ayak izimiz, aynı zamanda günlük yaşamda kullandığımız eşyalarla da yakından ilişkili. Ne yediğimiz, ne içtiğimiz kadar yediklerimizi-içtiklerimizi nasıl tükettiğimiz de karbon ayak izimiz üzerinde etki sahibi.



Bu durumun farkında olan ve çevre bilinciyle hareket eden Porland, kırık porselenleri yeniden hayata döndüren Re-Gen Koleksiyonu ile sürdürülebilirlik anlayışını bir adım daha ileriye taşıyor ve dünyada bir ilke imza atıyor. Dünyaya karşı sorumluluk ilkesini odağına alarak üretim süreçlerini yürüten Porland, bu yenilikçi adımıyla bize de gezegenimize olan sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatıyor. İklim krizine karşı geliştirdiği iş modeli sayesinde çevre dostu üretim ve sıfır atık felsefesini benimseyen vizyoner marka, Re-Gen Koleksiyonu ile hem sofraları iyi tasarımla buluşturuyor hem de daha sürdürülebilir bir dünya için yeni şanslar yaratıyor.

Kırık porselenlerden geleceğe: Daha sürdürülebilir bir dünya

Re-Gen ile artık kırık porselenler, sıradan bir atık olmaktan çıkıyor ve yeniden işlenerek hem doğaya hem insana hem de gezegenimize dost bir anlayışı temsil ediyor. Doğayla her şekilde uyumlu, sosyal açıdan faydalı, toplumsal olarak kapsayıcı ve kültürel bağlamda sürdürülebilir bir yaklaşımın öncüsü olan Re-Gen Koleksiyonu, ayrıca tamamen doğal bileşenlerle üretildiği için bakteri ve mikrop barındırmıyor. Dayanıklı ve uzun ömürlü olmasının yanı sıra sağlıklı bir kullanım deneyimi de sunuyor.

Böylece, koleksiyonda yer alan her bir parça sadece bir tabak ya da kupa olmaktan öte, doğaya saygılı ve sürdürülebilir bir yaşam döngüsünün parçası haline geliyor ve gezegenimize olan borcumuzu ödeme yolunda atılmış küçük ama etkili bir adımı simgeliyor.

Doğanın estetik yansıması, sofralara taşınıyor

Porselenin yeniden hayat bulduğu bu koleksiyon, Salda, Ontario, Birdsong ve One and Only isimli dört farklı tasarımdan oluşuyor ve ömürlük desen garantisiyle de zarafetini uzun yıllar koruyor. Re-Gen, sadece estetik açıdan harikalar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda çevresel sorumluluğun mükemmel bir örneği olma misyonunu da üstlenerek döngüsel ekonomiye katkı sağlıyor.



Koleksiyonda yer alan her bir parça, doğanın izlerini üzerinde taşıyor. Doğanın sakinliğini, huzurunu, zarafetini yansıtan bu parçalar, sağlıklı, şık ve sürdürülebilir sofralar sunarken sadece bugünü değil, yarını da düşünerek hareket etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Ve günlük hayatın içerisinde çoğu zaman fark etmediğimiz küçük tercihlerin bile ne kadar büyük öneme sahip olduğunu gösteriyor.

İlhamını doğadan alan Re-Gen Koleksiyonu’nun bir parçası olan Salda, Türkiye’nin güneydoğusunda bir volkanik krater gölü olan Salda’nın eşsiz kumsalını yansıtırken; Kanada’nın en güzel eyaletlerinden Ontario’nun masmavi göllerinden esinlenilerek yaratılan Ontario ise mavinin her tonunda derinleştirici bir etki sunuyor. Öte yandan, kuş seslerinin doğadaki varlığını temsil eden yaprak, çiçek ve kuş motifleriyle bezeli Birdsong ise huzur ve mutluluk duygularını sofralarda ön plana çıkarıyor. Gökyüzünün en ihtişamlı halini yansıtan One and Only tasarımları ise göz alıcı renkleriyle doğanın büyülü dokunuşlarını sofralara taşıyor. Karbon emilimini azaltma amacıyla tasarlanan ve güncel teknolojiler kullanılarak üretilen bu koleksiyon, porselen atıklarını sanatla buluştururken geleceğe de şekil veriyor.

Geçen bir yıldaki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 61 ton plastik, 169 ton kağıt, 80 ton ahşap, 80.800 ton su, 301 ton porseleni geri kazandıran Porland, bu sayede 735 ton CO2 emisyonunun engellenmesine öncülük etti. Sürdürülebilirliğe sağladığı katkılarla sektörün öncüsü olan ve ilklere imza atan Porland’ın ilham verici Re-Gen Koleksiyonu’nu daha yakından keşfetmek için hemen tıklayın.

*Bu yazı Porland katkılarıyla hazırlanmıştır.



“Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” için başvurular başladı

İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, toplumda pek çok ilham veren, güçlü roller üstlendi. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların mücadelesini her dönemde zorlaştırmış olsa da; günümüzde kadınlar iş hayatından siyasete, eğitimden medyaya toplumun pek çok alanında yer almaya, seslerini duyurmaya ve görünürlüklerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Artık başarılı kadın hikayelerinin pek çok örneği var; özellikle de girişimcilik sektöründe.



Kadınlar girişimcilik dünyasına isimlerini altın harflerle yazdırmaya ve pek çok farklı sektörde muhteşem izlere imza atmaya devam ettikçe, kadın girişimcilerin hikayelerini paylaşmalarına aracı olacak pek çok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylelikle hem kadınların girişimcilik konusunda daha aktif olmalarına hem de ilham verici hikayelerini diğer kadınlarla paylaşmalarına olanak sağlanıyor. Bu yarışmaların ilki ve en köklülerinden biri de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması.

 “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması, kadın girişimcilerin çevrelerinde yarattığı farka ve faydaya da odaklanırken, girişimcilikteki başarısını Türkiye’ye duyuran kadınların başka kadınlara katkı sağlama konusundaki motivasyonlarını da artıyor. Kadın girişimcileri ve kooperatifleri, büyük bir heyecanla gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu belirlediğimiz birincilerden biri olması için Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’na başvurmaya davet ediyoruz.” – Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya

Garanti BBVA, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle: Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten ilk özel banka olan Garanti BBVA, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan Ekonomist Dergisi ve Türkiye’de kadın girişimciliği ve liderliğini geliştirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü KAGİDER’in iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” bu yıl 18. kez düzenleniyor.

Yarışmada başvurular, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi ve Türkiye’nin Kadın Kooperatifi olmak üzere 5 kategoride değerlendiriliyor.



Yarışmanın kazananları ise Şubat ayında yapılacak olan ödül töreni ile açıklanacak. “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” ödülünü alacak girişimci 250.000 TL, “Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi” ve “Türkiye’nin Kadın Kooperatifi” kategorilerinin birincileri ise 200 biner TL’lik ödülün sahibi olacak.

“Kadın girişimciliğinin sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisini görmek ve bu başarıları ödüllendirmek bizim için büyük bir mutluluk. Kadın girişimcilerin ekonomiye kazandırdığı değer, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Yarışmaya katılacak tüm kadınlara başarılar diliyorum. Hep birlikte, kadınların gücünü daha da ileriye taşıyacağız.” – KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu

2025 yılının kadın girişimcisi siz olabilirsiniz

Hikayenizle tüm kadınlara ilham olmak ve başarılarınızı tüm Türkiye’ye duyurmak istiyorsanız; 15 Kadım 2024 tarihine kadar www.garantibbvakadingirisimci.com adresindeki formu doldurarak yarışmaya başvurabilirsiniz.

“Türkiye’de kadının ekosisteme katkısını daha da artırmayı, girişimci kadınları cesaretlendirmeyi amaçladığımız bu yarışma önemli bir aşama kaydetti. 17 yılda 45 bin başvuru olmamız, yıllar içinde kategori sayısının bir iken geçen yıl itibarıyla beşe çıkması çok kıymetli. Ekonomist dergisi, Garanti BBVA ve KAGİDER olarak kadın girişimcilerimizi yarışmamıza davet ediyoruz.” –Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz



İlgili Makale