Evet, her yeni yıl, yeni başlangıçlar, hayaller, hedefler, planlar, umutlar, beklentiler, fırsatlar, olasılıklar demektir… Her yeni yıl yeni bir ben, yeni bir arayış, yeni bir farkındalık… Fakat çoğu kişi için yeni bir yıl, kendin için yaşayamadan, farkına varamadan, zevk alamadan geçen bir yıla veda. “İnsanlar yaşlarını, arkalarında bıraktıkları yıllarla değil, ne kadar anlamlı yaşadıklarıyla ölçmelidir.”
Kimler hayatını anlamlı yaşıyor, aldığı her nefese, sağlıkla atan bir kalbe, var olan güzellikleri görebildiğine şükredebiliyor?
Kimler sahip olduklarının kıymetini biliyor?
Enerjisini gidene değil de, şu an sahip olduklarına aktarıyor, olana değil de “ne yapabilirim”e odaklıyor?
2020’yi daha kaliteli yaşamak için 10 altın kural
- Hayatımın yüzde yüz sorumlusu benim. Bu kuralı en başa yazdım çünkü hayatında her ne yaşıyorsan, hayatına kimleri çekiyorsan bil ki bunu sen yaratıyorsun ve değiştirebilecek tek kişi de sensin. Suçlamaktan vazgeç ve kendi gücünü onaylamaya başla. Zihindeki düşünceler değişmeden, eski davranış modelinin yerine yenisini almadan, sorumluluğu bir başkasının ellerine vererek ne yazık ki yaşam değişmiyor. Farkında ol. Bir şeyleri değiştirmek istiyorsan önce kendini ve düşüncelerini değiştir.
- Duygularınla savaşmaktan ve onları değiştirmeye çalışmaktan vazgeç. Korkuna ve endişene rağmen ilerle. Tüm korkular, endişeler çocuklukta yaşadığımız deneyimlere yüklenen anlamlarla oluştu. Doğal olarak onu yok etmen mümkün değil ama ona rağmen ilerlemen mümkün. Örneğin bir sunum yapacaksın ama zihninde konuşan bir ses var: “Ya yetersiz kalırsam?’’ Onu yok etmeye çalışma, o duyguna rağmen yap. Her şeye rağmen ilerle. Sen ilerledikçe ve yapmak istediğin şey için adım attıkça, o duygu küçülecek ve sen büyüyeceksin.
- Evren siz bakarken üstünü değiştirmeyi sevmez. Neye odaklanırsan orayı büyütürsün. Bir şeye, arzuya, hastalığa, ilişkinin devamlılığına, tartışmamaya, başarılı olmaya aşırı odaklanmak o sorunu gidermiyor, aksine büyütüyor. Çok hastaydım ve ertesi gün çok önemli bir çalışmam vardı. O kadar çok uğraşmıştım ki onu iyileştirmek için sanki daha da arttı. Eğitime başladığımda hastalığa odaklanmak yerine anlatacaklarıma odaklandığımda hastalık orada yoktu. Ne zaman evlenme takıntısından vazgeçtim, evlendim. Ne zaman çocuk yapmaktan vazgeçip serbest bıraktım, çocuğum oldu. Ne zaman insan kaybetmekten korkmayı bıraktım, daha sağlam ilişkilerim oldu. Bazen bir şeye sahip olmak için aşırı istekten vazgeçmek gerekir.
- Odak noktanızdaki düşünceler sizi içine çeker. Aman dikkat ağzından çıkan her cümleye. Rahibe Teresa’ya sormuşlar “Savaş karşıtı yürüyüş var, katılmak ister misin?” “Hayır” demiş Rahibe Teresa “Barış yanlısı bir yürüyüş yaptığınızda katılırım.”O zaman bolluk ve bereket ile ilgili olan düşüncelerini gözlemle. Hayatta bir zorlukla karşılaştığında ne yaptığına bak. Nasıl bir tepki veriyorsun? Şikayet mi ediyorsun, “Yine aynısı oldu, bende şans olsa…” deyip egonu tatmin mi ediyorsun, yoksa olumsuzu fırsata çevirmenin yollarını mı arıyorsun? Dürüst ol. Hayatta bir zorlukla karşılaştığında nasıl bir tepki veriyorsun? Seni üzen birini hemen hayatından çıkarıyor musun, yoksa onu anlamaya mı çalışıyorsun? Paran bittiğinde “Eyvah şimdi bittik!” mi diyorsun, yoksa “Olsun, yeni fırsatlar çıkacaktır karşıma” mı diyorsun? Bolluk var olmayla, yaratıcılıkla, varlık bilinciyle ilgilidir. Yokluk ise kurban rolüyle ve şikayetle ilgilidir.
- SAVUNMAYA geçtiğin her an, içindeki çocuğun çığlığıdır. Diyor ki “benim düşüncelerim önemli” ya da “ben değerliyim” ya da “beni dinle“, “beni anla“, “beni onayla“, “beni sev“… Biri seni sinirlendirdiğinde hangi düşüncelerin devreye giriyor bak. O an de ki; “Şu anda beni öfkelendiren şey ne? Oluşturduğum hangi inanç?“Tepkilerinizin şu anla bir ilgisi yok. Tamamen çocukluğunuzda oluşturduğunuz inançlarla ilgilidir. Yine bir örnekten gideceğim. Bir danışanımın yöneticisiyle olan iletişimsizliğini ele alacağım. Konuşunca ortaya çıkan durum şu: Yönetici işin nasıl olması gerektiğini söylüyor, danışanım ise “yaptığım şeyi beğenmedi” olarak algılıyor ve savunmaya geçiyor. Tam bu noktada devreye anneden ve babadan alamadığın spiritüel ihtiyaçlar devreye giriyor. Seminerlerimde derinden incelediğim bir konudur bu.
- Şiddetsiz iletişim der ki; senin ihtiyaçların önemli ama karşı tarafın da ihtiyaçları çok önemli. Önceleri kendi ihtiyaçlarımı, duygularımı rahatça söylerdim; karşı taraf yıkılmış mı, dağılmış mı, gömülmüş mü göremezdim. Onun ihtiyaçları ne anlayamazdım. Şimdi ise önceliğim duygularımı ve ihtiyaçlarımı ifade ettikten sonra, karşı tarafı da anlamaya çalışmak. Onun ihtiyaçları neler? Onun duyguları neler? Yaptığı şeyin altında yatan şey ne? Bu bir empati değil. Cevapları karşı taraftan duymalısın. Yorum katmadan. Karşı tarafa ihtiyaçlarını, tam olarak ne beklediğini anlatmadan ve onun ihtiyaçlarını dinlemeden bir iletişim kurman mümkün değil.
- “Senin için küçük, önemsiz görünen bir davranış, hareket, bakış, söz diğerinde fırtınalar koparabilir, depremler oluşturabilir. İşte bunun adı karmadır. Hesabı gelince öderiz. Karma, menüdür. Kader ise, menüden ne seçtiğindir.” Bu nedenle ne yaptığın, ne söylediğin ve nasıl düşündüğün çok önemlidir. Şu anda uğradığın haksızlık belki de farkında olmadan birine yaptığın haksızlığın karmasıdır. Ki öyle, aman dikkat diyorum.
- Kendini doldurmadan zamanında ifade et. Ve sakın ifade etmeden anlaşılmayı bekleme. Çünkü seni anlamayacak sen ifade etmediğin sürece. Boşuna surat asma. Her zaman söylediğim şey duygularını ifade et. Öfkelisin, dolusun, kırgınsın ve seni anlamasını bekliyorsun. Destek bekliyorsun ama söylemiyorsun. Sonra bir yerde patlıyor ve kendini kaybetmiş buluyorsun. Neden? Çünkü duygularını zamanında ifade etmedin.
- Duygularını ifade ettiğin kadar özgürsün. “Asla maske takma! Öfkeliysen öfkeli ol. Bu risklidir, ama gülümseme, çünkü bu dürüst olmaz. Tüm mekanizman ters yüz olmuş. Çünkü kızmak istediğinde kızmadın, nefret etmek istediğinde etmedin. Şimdi sevmek istiyorsun, aniden mekanizmanın çalışmadığını fark ediyorsun. Öfkesini bastıran insanlar hep çok yerler. Öfkeli insanlar daha fazla sigara içerler. Çünkü öfke tırnak ve dişlerden boşaltılır. Sahici ol! Şimdiki zamana sadık kal. Çünkü tüm yalanlar geçmişten ya da gelecekten içeri sızar. Geçmişi bir yük gibi üzerinde taşıma; gereksiz yere de gelecekle uğraşma!”
- Hayatta her zaman kaçtığın şeyle sınanırsın. Kaçmak çözüm değildir. Ancak yüzleşerek içinden geçebilirsin. Ne olursa olsun kendin ol. Önceleri sevilmek için içimden yüzlerce kez hayıra karşı evet derdim. İşe yaramadı. Onaylanmak için 4 kişinin yaptığı işi tek başıma yapardım, işe yaramadı. Değer görmek için kendime tecavüz ederdim, sonuç değersizlik. Öğrendim ki kendimi sevmeden, sevemiyor ve sevilmiyorum. Yüzleşmeden özgürleşemiyorum.
Binlerce şükür hayatıma giren, görevini tamamlayıp çıkan herkese, beni üzen, kıran, inciten, neşelendiren, kabul eden, eleştiren, haksızlık eden… Hepsi ben ve benim yansımalarım. Temizlemem gereken karmalarım. Hayat şahane, acısıyla, tatlısıyla.
Yeni ve harika bir yıl diliyorum herkese…
İlginizi çekebilir: En güzel aşk kendimizi sevmekle başlar: Kendini sevmenin 7 tanımı