Dün gece uzun uzun baktım geçen bir yılda yaşadıklarıma…
Üzerine epey düşündüm, uzun uzun…
Sonra düşüncelerimi yürüttüm yavaş yavaş…
“Ne çok şey olmuş” dedim.
Durup da hatırlayınca, hissedince…
Bazılarına üzülmüşüm, bazılarına gülmüşüm.
İnsanım ya duygudan duyguya evrilmişim, çevirilmişim…
Hisler, duygular gelip geçiyor.
Yaşananlar genelde unutuluyor.
Gün gelecek belki epey yaşlanınca, “ne kaldı geriye?” diyeceğiz.
Ödemekte zorlandığımız faturayı çoktan unutmuş olacağız mesela…
Kırgın olduğumuz kişiye niye kırgın olduğumuzu bile hatırlamayacağız.
Yediğimiz yemekleri bile zaten bir öğün sonrasına hatırlayamayabiliyoruz.
Unutuyoruz!
İlk aşkımı, çok aşık olduklarımı bile unutmuşum…
Geriye ne kalıyor?
Hiç!
Bu hiç; öyle olumsuz bir hiç, hiiiççç değil…
Sadece çok fazla takılmayalım.
Yaşadıklarımıza tutunmayalım diye söylüyorum.
Her şey geliyor, geçiyor.
Hem de öyle bir süratle olup bitiyor ki yaşarken insan hiç geçmez sanıyor.
Ancak; zaman geçince algılıyor, ışık hızından bile hızlı geçmiş.
Her şey hiç olmuş.
Geçtiğimiz yıl neler olmuş? Çoğunu unutmuşum bile…
Yıllar yıllar sonra Büyükada’dan çocukluk arkadaşlarımla buluşmuşum, ne konuşmuşuz hiç hatırlamıyorum ama iyi hissetmiştim biliyorum.
5 Şubat doğum günümde, sahnede, eş, dost, arkadaş 42. yaşımı kutlamışız. Hayatım hikaye bir kez daha sahnelenmiş.
Genelde Pazartesi günleri Instagram canlı yayınlarda buluşmuşuz. Bu online buluşmaların birinde İzmir’e davet almışım, “Hayatım hikaye’’ kişisel gelişim gösterimi bir de İzmir’de sunmuşum, sonra eski dostlarla, soluğu Meryem Ana’da, Şirince’de almışız.
Onlarca bireysel görüşme, meditasyon ve farkındalık çalışması yapmışız.
Bilkent Mezunlar Derneği ile tanışmışım, Joint idea ile ilk kez çalışmaya başlamışım.
Kendime yatırım aile konstelasyonları eğitimine başlamışım, kıymetli ustalarla buluşmuşum, 10 yıldır hayatımda olan bu güçlü dönüştürücü yöntemin uygulayıcısı olabilmek için kolları sıvamışım.
Yetmemiş yirmi yıldan sonra yeniden üniversiteli olmuşum, Psikoloji yüksek lisans öğrenciliğimin tadını çıkarıyorum.
Güzel insanlar tanımışım, dostlarımın doğum günü hediyesi ilk kez Şanlıurfa’yı, Göbeklitepe’yi keşfetmişim.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yaklaşık bin kadınla birlikte insan olmanın değerini kutlamışız, Kadın Olmak kitabımın hediyelerine şükretmişim.
Aşk Ol kitabımın imza günlerinde kitapseverlerle buluşmuşum, hiç tanımadığım insanlarla kucaklaşmışım, gönülden gönüle bir bağ kurmuşum.
Mart’ta gezgin, cesur 17 özel ruhla, Bali maceramıza çıkmışız. Tam 17 gün “ben zamanı” yaratmışız.
TV kanallarına konuk olmuşum, röportajlarla kendimi ifade etmişim. Şu an ne dediğimi hiç hatırlamasam da hep bütünün hayırına olmasına niyet etmişim.
Danışanlarımla yüzlerce görüşme yapmışım, araya bir de kişisel gelişim & dönüşüm kamplarını koymuşum. 29 Ekim Kaş kampımız en çok sevdiklerimden olmuş. Cumhuriyeti kutlamanın coşkusu hatırımda kalmış.
Eski dostlarla Eskişehir’i gezmişiz, birlikte gülebilmenin eskimeyen tadını almışız.
Anneler Günü’nde ilk kez Isparta’ya yolculuk etmişiz, gül hasadını yerinde deneyimlemişiz.
Pozitif dergimize, Uplifers’a yazmışım, on yıldır tüm yazdıklarımı seslendirip Storytel dinleyicisiyle paylaşmışım. Yazmanın önce kendime şifa olduğunu bulmuşum.
Rahim meditasyonları yaptırıp, kadınlara bedenlerini, doğurganlıklarını sevmelerini hatırlatırken, bizzat kendim güçlü bir deneyimden geçerek rahmimden ameliyat olmuşum, narkoz kafasına bayılmışım.
Kardeşimin ekmeğini yemişim, Bahçeden Sofraya Büyükada hayalinin gerçekleşmesiyle sevinmişim.
Bonjuk Bay, Atölye Marga, Spica Yaşam, yaşamıma bu yıl katılan mekanlar olmuş, buradaki deneyimler yoluma yüce gönüllü insanları çıkarmış.
Babakale, Çeşme, Fethiye, Marmaris, Bodrum, Mavi Yolculuk, Kaş unutulmaz deniz güneş tatillerim olmuş, hediyelerle onurlandırılmışım, ruhumu huzurla doyurmuşum.
Bu yıl da bedenimi yoga ve pilatesle şımartmışım, kendime iyi bakmışım.
Samsun’a çıkmışım, Amazonların efsane değil, bu yaşamımda da olduklarını anlamışım.
Yazın ortasında, tam da dolunayda geçmişin hayaletleriyle yüzleşmişim, artık onlarla sonsuza dek helalleşmişim.
Bir düğün, dört cenaze görmüşüm, her birinde büyümüşüm, hayatta hem ölmüş, hem dirilmişim.
Her yılın olmazsa olmazı gönlümü coşturan Konya’da huzurla, huzurda olmuşum. Hz. Mevlana, Hz. Şems ile sevmişim, çok sevmişim, sevilmişim.
İlk kez müşahit olmuşum, er ya da geç adalet yerini bulurmuş, şahit olmuşum.
Bu yıl bir özel adama aşık olmamışım, kısmet desem de özlemişim sevmeyi, sevişmeyi…
Festivaller, doğum günleri, kutlamalar, küsmeler derken, geçmiş her şey…
Ailem, arkadaşlarım, danışanlarım etrafım hep kalabalık olsa da zaman zaman yalnız kalmışım.
Mavi sularda derinlere dalmaya başlamışım.
Yılı bitirirken bir de medeniyetlerin merkezi Hatay’ı görmüşüm, çok gezmekten biraz yorulmuşum.
Hayal kurmuşum, kendime inanmışım, Allah’a bırakmışım.
Şükür etmişim,
Kabul etmişim,
Unutmuşum,
Sevmişim.
Ya siz?
2020’den neler istersiniz?
Sevgilerimle…
İlginizi çekebilir: Hayatın dengesini bulmak için: Eril ve dişil enerjileri tanıyın