X

İklim krizine ve şehirlerin stres kaynaklarına alternatif çözüm: 15 dakikalık şehirler

Şehir yaşamıözellikle de büyük ve kalabalık şehirlerde yaşam– her geçen gün daha karmaşık ve zorlayıcı bir hale bürünüyor. Sabahları işe gitmek, marketten alışveriş yapmak, sosyalleşmek, çocukları okuldan almak, hafta sonu kurslarına yetişmek, kısacası rutinlerimizin içinde bir yerden bir yere gidip işleri halletmek gün geçtikçe zorlaşıyor. Bir düşünün; birkaç dakikalık bir işinizi halletmek için gittiğiniz yerde arabaya park yeri ararken ne kadar zaman harcıyorsunuz? Ya da çocukları okula bıraktıktan sonra okulun önünde oluşmuş kuyruktan çıkıp kendi yolunuza koyulmanız ne kadar sürüyor? Muhtemelen hallettiğiniz işin kendisinden çok daha fazladır…

Öyleyse, yürüyerek gitmek daha iyi bir seçenek olmaz mıydı? Evet olurdu tabii ki ama çoğumuzun da bildiği gibi trafik, kalabalık, bozuk yollar, kaldırıma park etmiş arabalar, uzak mesafe, kısacası çeşitli sebepler büyük şehirlerde yürüyerek bir yerden bir yere ulaşmayı ciddi anlamda zorlaştırıyor. Artan nüfus ve trafikteki çılgın araba sayısını da düşünecek olursak şehir yaşamını tam bir kayıp makinesine benzetmek mümkün. Çünkü hem enerjimizi hem zamanımızı fütursuzca tüketiyor. Peki, her şeyin daha iyi olmasını sağlayabilecek bir güç var mı? Hemen söyleyelim; doğru şehir planlaması.

Çarpık kentleşme, artan nüfus ve kentsel genişleme ile birlikte şehirlerin tasarımı ve planlanması bugün çok daha büyük bir önem arz ediyor. Bu bağlamda ortaya çıkan ‘15-minute cities’ yani 15 dakikalık şehirler konsepti, hem günlük hayatımızı kolaylaştırmak hem de iklim krizine neden olan faktörlerin etkisini azaltmak için etkili bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor. Gelin, bu kentsel konsepti daha yakından keşfedelim.

‘15 dakikalık şehirler’ konsepti nedir?

‘15 dakikalık şehirler’ konsepti, insanların yürüyerek veya bisikletle -arabaya ihtiyaç duymadan- bulundukları yerde temel ihtiyaçlarını giderebilmelerini ve bunu 15 dakikayı geçmeyecek bir süre içerisinde yapabilmelerini anlatan; şehirlerin bu doğrultuda yapılandırılmasını amaçlayan kentsel bir proje. Motorlu taşıtlara olan bağımlılığı azaltmak, karbon emisyonlarını ve hava kirliliğini mümkün olduğunca en aza indirgemek, ‘aktif’ ulaşımı teşvik etmek ve insanların hem zamandan hem de enerjiden tasarruf etmelerini sağlamak için iyileştirici bir proje olan ‘15 dakikalık şehirler’ son yıllarda daha da konuşulan ve önemi anlaşılan bir konsept haline geldi.

Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nde doçent olarak görev yapan Carlos Moreno tarafından geliştirilen ve 2015 yılında Paris Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda tanıtılan bu konsept, 2021 yılında Obel Ödülü’ne layık görüldü. Gerçekten de 15 dakikalık bir mesafede tüm ihtiyaçlarımızı halledebilmek ve bunu yürüyerek yapabilmek harika bir gelişme olmaz mıydı?

15 dakikalık şehirler konseptini anlatan şu çizime bir göz atın:

Görselden de anlaşıldığı üzere ihtiyaç duyulan hemen hemen her şeyin yürüme mesafesinde toplandığı bir şehir planlaması, hayatlarımızı, günlük rutinlerimizi gerçekten kolaylaştırabilir. Özellikle büyük ve kalabalık şehirlerin trafiğinde kaybolmadan sabahları saatlerce yol gitmeden işe gidebilmek, yürüyerek eve dönerken markete, eczaneye vb. yerlere uğrayabilmek, sağlık hizmetlerine kolayca erişebilmek, arkadaşlarımızla buluşmak için yolda zaman kaybetmeden bir yerde toplanabilmek, kısacası ihtiyacımız olan her eylemi kolayca ve evimizin etrafından çok fazla uzaklaşmadan gerçekleştirebilmek yaşam kalitemizi ciddi oranda artırabilir.

Öte yandan, motorlu taşıtlara olan bağımlılığı azaltacağı için karbon emisyonunu ve hava kirliliğini de azaltabilir. Her yere yürüyerek gidebilmek ve satın aldığımız şeylerin yine yürüme mesafesinde olması, hem kendimizin hem de aldığımız, kullandığımız ürün ve eşyaların karbon ayak izini en aza indirebilir. Neden evimize yürüme mesafesindeki aktardan istediğiniz baharatları alabilmek varken, günlerce süren bir kargo yolculuğuna sebep olalım ki?

15 dakikalık şehirler pek çok açıdan yaşamlarımıza katkı sağlayabilir. En önemli katkıları ise şöyle sıralamak mümkün:

Yerel ekonomiye katkı: Yürüme mesafesinde alışveriş yapabileceğimiz dükkanların olması, o bölgedeki esnafların daha fazla kazanmasına ve istihdam alanlarının genişlemesine katkı sağlıyor. Dolayısıyla yerel ekonomi güçlenme fırsatı bulmuş oluyor.

Daha güçlü bir topluluk duygusu: Bu şehir planlamasının yaygınlaşması, her bölge insanı için eşit fırsatlar yaratılması anlamına geliyor. Herkes yaşadığı yerde aynı imkanlara, aynı kolaylıkla erişebileceği için toplum bilincinin gelişmesi ve aidiyet duygusunun artması mevcut yapılanmaların getirdiğinden çok daha kolay. Ayrıca, insanların evlerine yakın yerlerde kaynaşabilecek, sosyalleşebilecek düzenlemelerin yapılmış olması dışarıda buluşmak, görüşmek için önemli bir teşvik. Hele ki günümüzde komşuluk kavramının git gide anlamını yitirdiğini düşünecek olursak…

Artan refah: Yürümenin, koşmanın, açık havada zaman geçirmenin bütüncül sağlığa olan katkıları saymakla bitmez. Her yere yürüyerek gidebilme imkanı, genel refah düzeyinin de artmasında önemli bir rol sahibi. Hem bedensel hem fiziksel sağlık için yürüyüşü teşvik eden 15 dakikalık şehirler konsepti, aynı zamanda doğada daha fazla zaman geçirmek için de harika bir yapılanma.

Daha iyi hava kalitesi: Her yer yürüme veya bisikletle gidebilme mesafesinde olduğu için azalan araba kullanımı, egzoz salınımını azaltacağı ve hava kirliliğini de en aza indirgeyeceği için tertemiz bir doğa ile baş başa kalmak mümkün!

Daha az stres: Büyük şehirlerin en büyük problemlerinden biri olan trafik, 15 dakikalık şehirler konsepti sayesinde azalacağı için trafikten doğan stres sebebi de otomatikman ortadan kalkmış oluyor. Daha az stres, daha çok mutluluk!

​Kısacası, ihtiyacımız olan her şeyi kocaman bir şeklinde sıralanmış olarak bulmak ve bu dairenin içerisinde tertemiz hava eşliğinde yürüyerek her işimizi halletmek, sevdiklerimizle yakın ve samimi ilişkiler kurabilmek, hayat kalitemizi yükseltecek en güzel gelişmeler olabilir. Dünya genelinde bu şehir planlama stratejisini halihazırda kullanan pek çok yerden ilham alabiliriz. Örneğin, Paris, Melbourne, Şangay, Buenos Aires, Houston, Edmonton gibi şehirler 15 dakikalık şehirlere en güzel örnekler arasında. C40 Şehirleri ağı, bu konsepti tanıtmaya devam ediyor, dilerseniz hazırlamış olduğu animasyon tanıtım videosuna da göz atabilirsiniz:

Her şey iyi görünse de her zaman olduğu gibi madalyonun yine iki yüzü var. Bu konsept, dünya genelinde oldukça popüler bir şehir planlama yaklaşımı olarak görülse de karşı çıkan topluluklar ve birtakım komplo teorilerinden oluştuğunu söyleyenler de var. Şöyle ki, bu konsepte karşı çıkanların büyük bir çoğunluğu, böylesi bir şehir planlamasını bireysel özgürlüklere saldırı olduğunu düşünüyor ve hükümetlerin araba kullanımını sınırlandırmak için toplumlara müdahale etme yönetimi olarak değerlendiriyor. Hatta bu fikirlerden ötürü dünyanın farklı yerlerinde protestolar da yapılmış. Ancak, büyük şehirlerin neden olduğu kaçınılmaz stres faktörlerini düşününce, artan nüfus, çarpık şehirleşme, trafik sıkıntısı, hava kirliliği ve daha nicesini de göz önünde bulundurunca 15-minute cities gerçekten de etkili bir çözüm olabilir.

İlginizi çekebilir: Yeşil binalar ve sürdürülebilirlik: Yeşil bina kriterleri nelerdir?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale