X

1 kere 1 kaç ise, hayat odur!

Küçüktüm.
Yaşım küçüktü yani, yoksa ben kocamandım.
Değildim de öyle sanıyordum. Tıpkı şimdiki gibi.
Şimdi büyüğüm gerçi. (Büyüğün büyüğü var haline şükret dostum.)
Her sabah Maltepe Subay Evlerindeki tek katlı bahçeli evimizden çıkıyoruz, 20 dakika kadar yürüyoruz babamla.
Çünkü gittiğim anaokulu tren istasyonuna yakın.
Beni okula bırakıp, kendi okuluna gidiyor babam. (Bizim evde uzun yıllar herkes okula gitti.)
Neyse lafı uzatmayayım (çok geç), epey muhabbet ediyoruz yolda.
Ben 4, babam 32 yaşında; o yüzden sohbet tahmin edeceğiniz üzere çok derin.
Ben toplama çarpma filan öğrendiğimi iddia ediyorum (hep iddia ederim zaten, burcum kurusun.)
Dedim babama “soru sor, acayip iyi biliyorum. AMA ZOR SORMA!”
Babam sordu:
1 KERE 1?

Gözyaşları içinde tamamladım yolun gerisini.
Ne biçim babasın, o kadar zor sorulur mu?
Ben sana kolay sor dedim…
Neden moralimi bozuyorsun, daha kaç yaşındayım ben?
Çünkü “örtmen” 2 kere 2 öğretmiş sadece, babama bakın, 1 kere 1 soruyor utanmadan!
Hayatta da hep böyle oldu sonra.
Ben hep bildiğimi sandım; hayat hep 1 kere 1 sordu.

Kocaman olduğum için kocaman sorunları çözmeyi başarırken, küçücük şeylerin altında ezildiğimi gördüm.
Denizleri aşacak kadar cesaretim vardı, ama araba kullanmaktan hep korktum.
Fiziksel olarak ağır şeyleri taşırım, kaldırırım derken, kuş gibi hafifle amuda kalk denince, ben müsait bir takla ile beden eğitimi dersinden geçeyim hocam dedim.
Herkesin derdine, ilişkisine, acısına ortak olup akıllar verirken, karşılıklı sıkıntılarımı çözemedim çoğu kez sevdiklerimle.
Hep kendime batırdım sonra, iğneyi de hançeri de.
Egom bir gün diyemedi “ya seni hak etmiyorsa kendi kaybeder Ayşeciğim, salla gitsin.”
Hep anlamaya çalıştım, neden öyle yaptığını, neden böyle dediğini.
Yedim kendimi olmayan yüzler, yürümeyen gemiler için.
Oysa şimdi büyürken ve yaş alırken, anlıyorum.
Anlamıyorum da görüyorum ufaktan ufuktakini:
Bazı şeyler 1 kere 1,
bazı şeyler 2 kere 2.
Zorluğu da ezberi de çarpması da bölmesi de bu kadar.
Zor da gelse, az da bulsan, ardında büyük hesap kitaplar yok.
Mücadelen 1 veya 2’ye,
Birliğe veya çokluğa,
Tekliğe veya çiftliğe işte!

Ardında derin ya da incelikli sebepler, hak ve hukuklar, adalet ve isyanlar ararken yormayın kendinizi.
Çünkü birileri hayatınızı, sizi, sevginizi çoktan don lastiğine sapan yaptı sallıyor.
Vay halimize de demiyorum,
Yine halden anlayan, kesirli işlemlerin eşitlenebilen paydalarında bir araya gelebildiklerimiz var.
Köylü köyünden, huylu huyundan, burçlu burcundan vazgeçer mi?
Şimdi o en zor soruyu ben size soruyorum:
1 KERE 1 Mİ?
2 KERE 2 Mİ?
Babama zordan başladığı için teşekkürlerimle,
Sevgiyle…

Ayşe Özgür Köroğlu: İki ismimi de hep gururla, içime sindirerek taşıdım. Yemek seçen, kan verince bayılan, köpeğin ısırdığı, kedinin cırım cırım tırmaladığı, bahçede sokakta oynarak büyüyen bir çocuktum. Boğaziçi Üniversitesi Mütercim Tercümanlık’ı “ben nasıl olsa orada Tiyatro Kulübüne postu sererim” diye yazıp kazandım. Dans Kulübüne serildim. Evli barklı çocuksuz; müziğe, dansa, sahneye aşık, gün doğumu ve batımına hayran, sağlıklı yaşamla kopmaz bir bağlantıda, tek mal varlığı gezip gördüklerinden ibaret, işte yani biraz hepimiz gibi bir insan evladıyım. Hikayelerim, ya da hissetiklerim bana bazen kocaman geliyor. Yazayım istedim. Belki sen de seversin.
İlgili Makale