X

Farkındalık: Anlamlı ve dolu bir yaşam için odağı geliştirme zamanı

Son yıllarda spiritüel dünyada, psikoloji yayınlarında, hatta insan kaynakları toplantılarında gitgide daha çok kullanılan kelimelerden biri, farkındalık.

Sözlük anlamı:

“Bir şeyin var olduğunun bilinmesi ya da bir durum veya konunun bilgi / deneyim ile mevcut anda anlaşılması.”

Hayatın içindeki yansıması ile “an”ı, o an içerisinde vuku bulan yaşamı, her nefeste orada olarak ve yargısız kalarak izlemek, tanımak.

Farkındalık olgusunun başladığı noktayı, en kolay ve sürekli olarak izleyebileceğimiz ilk alan, bizleriz. Fiziksel farkındalık ile kendimizden başlayan bu farkındalık, duygusal ve zihinsel farkındalıkla devam eden ve aslında dikkatimizi eğitme sürecindeki lokomotiftir.

Peki dikkati eğitmenin faydası nedir?

Günlük hayatın stresi, farklı alanlardan (iş , ilişki, aile, sosyal, maddi, toplumsal…vb.) kaynaklı baskılar, gelecek kaygısı ya da geçmişin acısı, diğerleri ile yaşadığımız anlaşmazlıklar veya pürüzler; sürekli olarak zihni, ön alanı bulanıklaştırır. Ve çoğu insanın hayatı bu ön alanda geçer. Bu bulanıklık; hem yaşam ve yapabilirliğimizin canlı enerjisini çalar, hem de dikkati oraya doğru akıttığımız için büyür ve yegane gerçekliğimiz haline gelir.

Farkındalığı hayata davet eden tavır; düşünceden varlığa, var olma gerçeğine geçen tavırdır.

Buddha’nın sözleri gibi; “Hortumu nereye tutarsan, oradaki çiçek büyür”

Peki ya senin çiçeğin, hangi alanda hayat bulmalı? Nerede açmalı ve yaşamalı?

O alanın ismine, arka alan, belki arka bahçe demek de uygun olabilir. O öndeki kargaşayı, zamana bağlı yaşamı, yargıları ve duyguları, düşünceleri ve titreşimleri izleyebildiğin, gözlemci olarak var olduğun arka bahçe.

Başka türlü olması gerektiği düşüncesine kapılmadan, değiştirmeye ya da kontrol etmeye çalışmadan, hoş bir an ise tadına vararak ve o kadar hoş olmayan bir ansa geçiciliğini kalpte tutarak yaşamanın bir yolu var: Farkındalık. Ve iyi haber, farkındalığın çeşitli pratiklerle geliştirilebiliyor olması!

Peki ne yapmak, nereden başlamak gerekli?

Zen der ki; ‘Her ne yapıyorsan, o an tüm odağın o olsun’. Domates dilimliyorsan, tüm varlığınla pişecek yemeği düşünmeden sadece domatesi kes; eğer bir manzaraya bakıyorsan, patronunla verdiğin mücadeleyi o anın içine dahil etme; dans ediyorsan ya da bedensel bir başka pratik anındaysan, sadece bedenini ve sınırlarını keşfet. O an senin dünyanda olan şeye gerçek dünyada olan tek şeymiş gibi yaklaşmak, odağını bir noktada tutmak; hem hayatın tadına tam anlamıyla varmayı sağlar hem de zaman içinde seni, odağın dışına dağılmadığın bir hayata davet eder.

Farkındalığı hayata davet eden tavır; düşünceden varlığa, var olma gerçeğine geçen tavırdır. Zihnin farkındalıktan uzak olduğu anlarda içinde bulunduğu yoğun aktivitesi ise kendini tekrarlayan, suçlayıcı, yargılayıcı ve ayrımcı bir yapıdadır. İçinde olunan anın belirli bir şekilde vuku bulması gerektiğinden emin olan ve yine sık sık duyduğumuz bir isim olan ego; tüm düşünce, algı ve duygu bütünü olarak isimlendirilebilir. Ve ego; geçmiş ya da gelecekteki bir anı, şu ana tercih eden yegane yapıdır.

Düşünceler ne yapar?

Farklı titreşimler yayar, ön alanda imajlar üretir.

Duygular ise zihindeki düşünceler ile oluşan imajlarla eşleşir ve bizim sinir sistemimizi, içsel halimizi etkiler. Ve her düşünce formunun bir hormona denk geldiği, nöron ağlarının hem duygu hem geçmişi kontrol eden merkezlerin komutasıyla ateşlendiği fiziksel yapıdan başlayarak bunu bırakabilmek, büyük bir özgürlük öğretisidir.

Var olma duygusu içinde, an hangi formu alırsa alsın, o anı onurlandırmak, içinde şükredecek ve tazelenecek bir değeri fark etmek; tıpkı nefesin bizden bağımsız özgürce akan hali gibi hayatın da bizden özgür aktığına kabul vermek, mutluluğun ve huzurun yolunda koca adımlardır.

Ana uyumlandığında, içsel olarak bunu yaptığında, “Hayır” ve “Olmaz” yok olur, bir güç akmaya başlar. Ve bu değişimi yaptıktan bir süre sonra hayatta kökü bir değişim başlar; bir fark ediş, bir büyüme…

Basit ve rutin aktiviteler dahi büyük bir canlılık hissi getirir, sürekli ayakkabının içinde bir taş ile yürüdüğün yollar artık keyif tarlalarında koşmak gibidir.

Farkında ve uyanmış bir yaşamdan ortaya çıkan eylemler; kabul, neşe ve heves içerir.

Farkındalık; hem hayatın tadına tam anlamıyla varmanızı sağlar, hem de sizi odağın dağılmadığı bir hayata davet eder.

Uyanmanın en büyük anahtarı da, her bir anda tamamen farkında olarak yaşamaktır. Ve var olan tek an şu an olduğu için, anlamlı ve dolu bir yaşama giden yol da geçmiş veya gelecekten anlar ile şu anı gölgelememektir.

Şimdiye odaklanabilmek, farkındalığı hayata davet etmek için işte birkaç ipucu;

  • Etrafta olan biten küçük şeyleri fark etmek. Örneğin; etrafta uçan kuşları, parkta oynayan çocukları, dalgaların biçimi ya da bulutların hareketini… Güzelliği, doğallığı, insanlığı fark etmek. Belli belirsiz, sıradan şeyleri fark etmek, yüksek bir dikkat hali gerektirir. Anda olana dikkat halinin ismi ise, farkındalıktır. Şartlandırılmamış, koşulsuz, saf farkındalık.
  • Bedenin içindeki sıcaklığı, enerjiyi hissetmek; iç alana odaklanmak. Bedenin, farklı bölümlerin içindeki o canlılık hissiyle kaldığında, düşünce odayı terk eder. Metroda ya da arabadaysan, bedeninin o andaki hız değişimlerine, yön değişimlerine nasıl adapte olduğunu incele. Eğer yürüyorsan dikkatin; ayak tabanlarında, bacaklarında, nefesinde, kalp atışlarında olsun.
  • Bir başka uygulama ise nefesi fark etmek. Eğer nefese tamamen odaklanmış ve her nefes alışverişte mevcut olmayı seçmişsek, o zaman düşünce alanı ferahlamaya başlar. Dikkat şimdiki andadır ve geçen gün olanlar ya da önümüzdeki haftaya dair planlar resmin dışında kalır. Nefes meditasyonları, düşünce aktivitesini durdurduğu için uyanma yolunda etkilidir. Nefes, formsuz olandır. Kontrol edemediğimiz, almamak istesek de bedenin otomatik olarak sürdürdüğü, bizden bağımsız olarak akandır. O sebeple geleneksel spiritualizmde; ruhla, formsuz yaşam enerjisiyle özdeşleştirilir.
  • Düşüncelerini bir başkasınınmış gibi, analiz etmeden ya da yorum katmadan yalnızca izlemek; bir süre sonra düşünceler arasındaki aralığı genişletir. Ve tekrarlanan uzun aralıkların ismi farkındalıktır.
  • Duygularını izlemek de aynı şekilde etkilidir; çünkü duygular, düşüncelerin bedendeki karşılığıdır. İçinde nasıl bir duygu var? O duyguyu hissetmek nasıl geliyor? Bir rengi, kokusu ya da dokusu olsa nasıl olurdu?
  • Meditasyon yapmak, farkındalığı kalıcı olarak yükselten bir uygulamadır. Her gün düzenli yapıldığında; sinir sistemini regüle eder, kaygıyı ve takıntı durumunu azaltır, yaratıcı enerji için alan açar. Büyük mucitler, yazarlar, bilim adamları çoğunlukla eserlerini meditasyon sonrasındaki anlarda bulurlar.

İlgili yazı: Mindfulness ile başarıyı yakalama yolları

  • Nefessiz, darlanmış, yorgun ya da kırgın hissettiğin anlarda, mümkünse ortamı değiştir. Bu, yan odaya geçmek ya da imkanın varsa doğaya çıkmak olabilir. Ve dikkatini etrafında gördüğün, görmekten hoşlandığın şeylere doğru getir. Bir bankın şekli, ampulün etrafındaki hare, bir başkasının gülümsemesi olabilir. Yaşamın içindeki o hoş detayın keyfini sür ve her ne zaman düşünceler senin kapını çalarsa, dikkati yeniden nefesine, detaya ve ana getir.
  • Zen zihni, başlangıç zihnidir. Her eyleme, her duruma, her bilgiye taze bir bakış açısıyla, o gün yepyeni biriymiş gibi bak. Dolu değil, ancak boş bir bardak hayatı kendisi ölçüsünde içeri alabilir.
  • Her sabah evden çıkmadan ve her akşam uyumadan önce, hayatındaki bir değeri, şansı, şükredebileceğin herhangi bir şeyi fark et.
  • Alışkanlıkları ve otomatik yaşamı kırmayı dene; bilekliği diğer koluna takmaktan işe başka bir yoldan gitmeye, yatağın diğer tarafında uyumaktan o güne kadar hiç denemediği bir yemeği sipariş etmeye… Egonun kararlılıkla tutunduğu ve “sen” olarak tanımladığı her ne varsa, onlara bir değişiklik getirmek, kendini keşfetmek için yaratıcı bir uygulama bu.
  • Günde en az bir defa doğa ile bağ kur. Tramvayın camından kuşları izlemek, vapurdan dalgaları, yolda ağaçları…

Farkındalığının hayatının bir çok anına ve alanına yayıldığı bir hafta dilerim,

Canset Bağan: Cemre Canset Brahma Kumaris’te ilk meditasyonunu deneyimlediğinde 12 yaşındaydı, 15 yaşında Reiki ile tanışıp ilk enerji inisiyasyonunu aldı, 16 yaşında yogaya başladı ve 19 yaşında tek başına ilk Hindistan seyahatini yaptı. Öğrenmeye ve bilgiye tutkun bir şekilde keyifle Işık Üniversitesi Ekonomi ve İşletme bölümlerini tamamladıktan sonra, bir süre özel sektörde çalıştı. Bu şekilde bir hayatın kendisi için uygun olmadığını fark ettikten hemen sonra, yıllardır büyüyen yoga sevgisini ve yeni bir yol arayışını eğitmen olma yolunda bir itici güç olarak kullandı. Sevgiyle ve içtenlikle attığı bu adım hem yurt içinde hem de yurt dışında çok değerli eğitmenlerle 500 saatin üzerinde sertifikasyon eğitimine dönüştü. Budokon® Yoga, Yogakids® Çocuk Yogası, Birthlight® Hamile Yogası, Vinyasa Yoga, Yin Yoga, Yoga Terapi ve Hatha Yoga sertifikasyonları ile farklı beden tipleri ve ihtiyaçları, yaş grupları ve düzeyler için yaratıcı ve özgün dersler vermeye, derslerde de spiritüel birikimini paylaşmaya başladı. 27 yaşındayken şamanlar ve psikologlar ile özel eğitimler ve grup çalışmaları yapmaya başladı, bu iki alanın hayatında uygulama anlamında bir düzen ve ritme oturmasını mutlulukla izledi. Yazları ise 1 ay kadar Güney Amerika’da kalıp derin ruhsal çalışmalar gerçekleştirmeye başladı. Reikinin ardından daha ince enerji çalışmalarına Evrensel Enerji (HUE), Altın Enerji, Reconnection gibi farklı sistemlerle devam etti ve halen günlük olarak uygulamalar, uyumlamalar ya da kişilerle bire bir seanslar yapıyor. Yoga eğitmenliği yanında Cemre Canset bir beden koçu, şifacı, ruhsal terapist ve yazar olarak çalışıyor. Şu günlerde hızlı ve nazik bir dalış yaptığı Savaş Sanatları ve MMA dünyasını keşfediyor, Vejateryan yemekler pişiriyor, doğanın tadına varıyor, Lindy Hop ve Solo Jazz danslarını öğreniyor, bolca meditasyon yapıyor, ücretsiz Karma Yoga aktiviteleri sayesinde toplumla paylaşıyor, heyecanla ilk kitabını yazıyor ve her an sevgiyle titreşiyor. Derslerini ise Yogatime , Nefess Yoga, Defence Academy, Yol Yaşam Stüdyosu, Essporto Health & Fitness ve the Marmara Hotel Taksim’de veriyor; farklı şehirlerde Workshoplar düzenliyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale